Genç Parti'siz 'baraj hesabı' imkansız gibi
“Bugün Seçim Olsa” başlığı altındaki haber geçen gün gazetemizde yayımlandı. Haberin altını çizdiği ilk tespit şu idi: “AK Parti yükselişte, CHP eriyor”. Gerçekten de ESTIMA Araştırma tarafından gerçekleştirilen “Seçmen Eğilimleri Şubat 2007 Araştırması”nın sonuçlarına göre, kararsız oyların dağıtımı sonucunda oyların yüzde 37'si AKP'ye yönelirken CHP'nin payına (bir miktar erimiş olarak) yüzde 17.6'lık bir pay düşüyordu. Olabilir, demek ki bu iki partiye ilişkin manzara bu merkezde... Ancak önümüzdeki araştırma sonuçlarında benim dikkatimi daha çok, diğer partiler için öngörülen paylar çekti. Buna göre “ikinci grupta” yüzde 10 ile MHP geliyordu. Araştırmada “üçüncü grup” olarak adlandırılanların sıralaması ise şöyleydi: Yüzde 7.8 ile DYP, Yüzde 7.7 ile Genç Parti, yüzde 5.3 ile DTP ve nihayet en arkada yüzde 3.7 ile Anavatan. Gördüğünüz gibi, bu tabloda en fazla dikkat edilmesi gereken parti ve oy oranı –hiç şüphe yok- Genç Parti ve onun yüzde 7.7'si idi. Demek ki, son seçimlerde aldığı yüzde 7.25 oranındaki oy ile bugünkü meclisin (başlangıç itibariyle) biri iktidar diğeri anamuhalefet olmak üzere iki partiden oluşmasını sağlayan, DYP ve MHP'yi meclis dışında bırakan Genç Parti, 3 Kasım 2002'deki formundan hiçbir şey kaybetmemiştir. Ayrıca unutmayın ki, seçime daha çok var ve seçim kampanyaları henüz başlamadı.... Dikkat edin, yüzde 7.7'den (şimdilik) söz ediyoruz... Bu öyle bir oran ki, üç aşağı beş yukarı, “dağ”dı “ova”ydı diye çırpınan bir DYP'ye biçilen paya eşittir. Peki, vazgeçtik daha fazlasından, bu 7.7 ile neler yapılabilir? Her şeyden önce şu tarif: Önümüzdeki sekiz ay içinde 7.7'yi yüzde 10'nun üzerine çıkararak meclise girmek. Bana göre olmayacak bir şey değil bu. (Uzan'ın “beyaz gömlekli” seçim mitingleri henüz başlamadı!) İkinci tarif ise tabii ki bir ya da iki parti ile seçim ittifakına gitmek. Artık bir Genç Parti milletvekili olan Emin Şirin bu konu hakkında bilgiler vermeye başladı bile. Şirin, ittifak teklifinde bulunacakları iki parti olduğunu söylüyor: CHP ve MHP. (“Yakışır” diyenleriniz vardır herhalde!) Şirin ayrıca, bu ittifak teklifi ile Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'ye aynı zamanda “Başbakanlık ve iktidar teklifinde bulunduklarını” da açıklıyor. Tamam, Şirin'in işi hepten büyüten bu teklif ve tahmininin fazla hayalci olduğu kesin. Ama ya bu sözü edilen ittifak bir biçimde gerçekleşirse? Sizi bilmem ama bu seçim taktikleri benim açımdan –şimdiden- ciddi bir endişe kaynağı oluşturmuş durumda. Nasıl endişelenmem, ESTIMA Araştırma'nın Genç Parti'ye ilişkin olarak üç büyük il için verdiği şu tahminlerine bakın: İstanbul: Yüzde 8.8; Ankara: Yüzde 7.3; İzmir: Yüzde 18.7 (!) (Biliyorsunuz, Genç Parti'nin İzmir'de, 3 Kasım 2002'de diğer partileri silip süpürmesine az kalmıştı. Bu arada CHP'li Trakya'daki skorları da hatırlayın.) Peki bu niçin böyle? Genç Parti nasıl bir kere daha, “baraj hesapları” yapılırken mutlaka göz önüne alınması gereken bir parti olmayı başardı? Bu konuyu 3 Kasım 2002 seçimi arifesinde ciddi olarak düşünmeye ve bazı açıklamalar getirmeye çalışmıştım. Anlaşılan o ki, konu bu sefer daha bir ciddiyetle ele alınmak zorunda. Bu zor mesele hakkında bugün sadece bir ki tespitle yetineceğim: Genç Parti'nin ülke nüfusunun büyük kısmının “genç” olmasının avantajını kullandığı muhakkak. Genç Parti'ye yönelen bu şehirli (İzmir!) “genç nüfus”u karakterize eden birinci özellik –bence tabii- “apolitik” olmasıdır. “Apolitik” derken sözcüğü sadece has anlamında kullanmıyorum. Bu “genç nüfus” (önde gelenleri kendilerine “Genç Türk Gücü Hareketi” diyorlar) ülkedeki siyasetten, siyasi partilerden, siyasi mücadele ve polemiklerden bıkmış usanmış olmak bakımından da “apolitik”tir. Ülkede uygulanan her politika onlara bir “oyun”, bir çıkar grubunun manevraları gibi geldiğinden de, Genç Parti'nin bu önümüzdeki seçim için bugünden ortaya attığı “ÖSS'yi kaldıracağız”, “Emekliye 14 aylık vereceğiz” ya da “İşsize 350 YTL vereceğiz” gibi vaatleri “Pekâla olur!” diyerek karşılamaktadırlar. Karşımızda politikadan umudunu kesmiş ama bir partide seçmen taşıyan bir “Gençizm” hareketi var sanki... Bu konuyu önümüzdeki aylarda çok konuşacağımızı sanıyorum...