KURBAN PAYLAŞMAKTIR
Kurban, Arapça ‘kurb, kurbiyet’ kelimesinden türemiş, yakınlaşmak, yaklaşmak anlamına gelen bir sözcük. Bu yakınlaşma, kurbanı emreden Allah’adır; aynı zamanda kurbanın dağıtıldığı ihtiyaç sahibi kişileredir. Her iki yakınlaşma da güzeldir, faydalıdır. Kurban, Allah adına, Allah rızası gözetilerek belirli hayvanları, belirli şartlarda, Allah’ın adını anarak kesmek ve kesilenin tamamını veya bir kısmını ihtiyacı olanlara karşılıksız, sevap ve hayır gözeterek dağıtmak, paylaşmaktır. Kurban, bencillik değildir, buzdolaplarını doldurmak değildir. Kurban, paylaşmaktır, cömertliktir, fedakarlıktır. Allah ve rasulü birçok kere cömertliği övmüş, teşvik etmiştir.
Kurban, sadakadır, iyilik hareketidir; nimete şükür göstergesidir.
Kurbanın akika, adak gibi çeşitleri vardır. Kurban, buna göre kimine vacip kimine göre farz veya sünnettir. Bu konudaki tartışmayı, din uzmanlarına bırakmak gerekir. İslami mezheplerin görüşlerine bakıldığında kurbanın farz olmadığı, kuvvetli sünnet olduğu görülür. Hanefilik ise kurban, vacip olarak kabul edilir, dinen zengin olan için. Kurban, İslam’ın beş temel şartından biri arasında yer almasa da beş temel şartından biri olan hac ile bağlantılıdır.
Kurban, mali bir ibadettir; belirli bir maddi güce, zenginliğe sahip olmayı ve bundan fedakarlık etmeyi gerektirir. Borç alarak, borçlanarak, faizle vb kurban kesilmez.
Kurban, tarih boyunca doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde, ilkel kabilelerden gelişmiş toplumlara kadar, farklı milletlerde ve farklı coğrafyalarda görülen bir uygulamadır. Diğerlerinden farklı olarak ilahi – tek Tanrılı dinlerde insan kurban etme yoktur, yasaktır; bu, bir anlamda insana, insan yaşamına verilen değeri gösterir.
Kurban denince genellikle akla ilk Hz. İbrahim gelir; ancak Allah’a ilk kurban sunma olayı, Hz. Adem’in oğulları Habil ve Kabil ile başlamıştır. Kurban, bir niyetle, bir amaçla kesilir.
Kurban ibadetinin aynı zamanda sosyal boyutu vardır. Esasında her ibadetin sosyal boyu vardır; ibadetler bir yönüyle sosyalleşme vesilesidir. Bu bağlamda bayramlar, tatil günü, bireysel dinlenme zamanları değildir; yakınlarla, komşularla birlikte olma, sevinç, kutlama, hediyeleşme günleridir. Böyle değerlendirilirse bayramlar tatlı olur, kıymetli olur, bereketli olur, güzel olur. Bayramlar aynı zamanda milli birlik ve beraberlik günleridir, kaynaşmaya vesile olur; millet olduğumuzu gösteren, ortak etkinlik günüdür. Bayramlar milli kültürün, milli (kültürel) varlığın bir parçası olarak tüm yönleriyle yaşanmalı, yaşatılmalı, sonraki kuşaklara öğretilmeli, benimsetilmelidir.
Allah’a yakınlaşmak sadece belirli günlerde, belirli zamanlarda olmamalıdır. Ona yakınlaşmayı her an arzulamalı, her an gözetmeli, her an amaçlamalıdır. Böylelikle yaşamın tüm anları ibadet haline getirilmiş olur. Yakınlaşma isteği, sevgiden, bir ve beraber olma isteğinden kaynaklanır. Ve Allah’a yakınlaşma, maddi değil manevi boyutta yaşanır; çünkü Allah, maddi, cisimsel bir varlık değildir ve somut bir mekanda da değildir.
Allah için kesilen kurbanın temiz olması, kesim ve parçalama, dağıtım işlerinin temiz ve güzelce yapılması gerekir. Kurbanı emreden Allah, bunu ister, bundan hoşnut olur. Kurban, bir ibadettir; ibadetler temiz yapılır, temizliğe dikkat edilerek yapılır. Her şeyin bir edebi olduğu gibi kurban kesmenin de bir edebi vardır. O edep gözetilirse maksat tam olarak hasıl olmuş olur. Kurban ibadetini yaparken kurban edilen hayvana, çevreye zarar vermemek, kötü davranmamak, kötülüğe, pisliğe yer vermemek gerekir. Temizlik, bütün ibadetlerin ön şartıdır.
Dünyanın iyiliğe, paylaşmaya, yardımlaşma ve dayanışmaya, yani güzelliğe, hayra ihtiyacı var; hem de her zamankinden fazla.
Kurbanınız kabul, bayramınız güzel olsun.
#kurban #paylasmak