Yazıyorum
“YAZMAK BU DENLİ KUTSAL OLMASAYDI BAŞTA YARATAN KUTSAL MİRASI İNSANOĞLU İÇİN YAZDIRMAZDI.”
Ben hep yazdım.
Önce suskunlukla başlıyor her şey.
Sonra ölü derim gibi dökülüyor…
Kesik kesik…
Nöbet nöbet vuran bir öksürük gibi
Hece hece çıkıyor cümlelerim…
Her İkindide intihar ediyorlar.
Dökülüyorum istasyondaki ortası delik kuruşlar gibi.
Sıyrılıyorum yazmaya başlarken ruhumdan.
Sualler ruhuma, cevaplar bedenime dair.
Çözemedim hala yazıyorum…
Öyle ya beklide bir perşembeyi anlatabilirim.
Yazmaktı, utanmadan yapabildiğim,
Sözlerimi çıplak bırakıp
Ünlemlerle edepleştirdiğim.
Yazmaktı,tüm sanılara karşı direndiğim,
Buyruk bir kraliçe gibi davrandığım
Ve asi bir balık gibi takılmadan ağlara kıyıda cirit attığım.
Sakinleştim.
Yazıyorum.
Mürekkebimi, gözyaşlarım beyaz sayfalar üzerine bulaştırsın
Ve dudaklarımın mühürlediği her şeyi
Ellerim yerine yerleştirsin diye.
Yazıyorum.
Birinin eksik parçasını tamamlayabilirim diye
Ya da eleştirmenin zevkine birileri erişebilsin ben kenardan “tanımıyor”diyebileyim diye.
Yine yazıyorum.
Köhne fikirleri medeniyetli olanlarla değiştirebilirim diye.
Yazıyorum…
Biraz portakal biraz limon rendesi.
Ya yaşam sillesi ya da tam kendisi.
Yazıyorum.
Belki ayakkabılarım konuşur,
Kafam bozulur döner yırtarım diye. Yâda dönemem…
Ki dönmem yazılmıştı gayri beladan.
Bu defa daha sert bir şeye
Sizden biri yazar: “Mürekkebi bitti”.
Sonra ben derim ki:
“YAZMAK BU DENLİ KUTSAL OLMASAYDI BAŞTA YARATAN KUTSAL MİRASI İNSANOĞLU İÇİN YAZDIRMAZDI.”
Ben hep yazdım.
“Düğündü… Bazen bir ceset. Önce beşikti, sonra leş. HAYATTI, HATANIN HAKİKATLE HARMANLANDIĞI.”