Cuma Hutbesi-İsra ve Mi'rac Hadisesi
Sübhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu hüves semîul basîr(basîru).
Her türlü noksanlıktan münezzeh olan o Allahdır ki, kulunu(Hz. Peygamber Aleyhisselamı) bir gece Mescid-i Haram’dan(Mekke’den alıp) o etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya kadar götürdü. Ona ayetlerimizden(kudretimize delalet eden acaibliklerden) gösterelim diye yaptık. Hakikat bu: O Semi’dir=her şeyi işitir. Basir’dir=0 her şeyi görür.
Peygamber Efendimiz(S.A.V.)’e verilmiş olan en büyük mucizelerden biri de Mi’rac hadisesidir.
İsra ve Mi’rac mucizesi, Hicret’ten yaklaşık bir buçuk yıl evvel Recebi Şerif ayının 27. Gecesinde gerçekleşmiştir. O yıl Peygamber Efendimizin hanımı Hz. Hatice(R.A.) ve amcası Ebu Talib’in vefat ettikleri hüzün yılıdır. Yine ayni yıl efendimizi Taifliler taşlamış, müşriklerin Müslümanlara baskıları artmış ve bazı Müslümanlar da Habelşistan’a hicret etmişlerdir. İşte bu zorlukların ardından Allah(C.C.) habibinin rütbesini Mirac’la yükseltmiş, böylece O’nu teselli etmiştir.
İsra Olayı
İsra kelimesinin Arapça Lügat(sözlük) anlamı; "Gece Yolculuğu ya da gece yürüyüşü" dür. İsra Suresi'nin ilk ayetinde Yüce Allah(c.c.) Peygamber “Efendimiz (s.a.v.)'in mucizevî yolculuğunu yukarıdaki Ayet-i Kerime’de şöyle bildirmektedir:
“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (ALLAH C.C.) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” (İsra Suresi, 1)
Aksa kelimesinin Arapça anlamı "uzak, en uzak"tır. Bilindiği gibi, Mescid-i Haram Mekke-i Mükerreme’de, Mescid-i Aksa ise Kudüs'tedir. Bu iki yer arasındaki uzaklık mesafesi ise yaklaşık 1.235 km.dir. Peygamberimiz (s.a.v.) söz konusu mucize gerçekleştiğinde Mekke-i Mükerreme’de bulunmaktadır. Kendisi; Mekke-i Mükerreme’den Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülmüştür. Büyük İslam Âlimi İbn-i Kesir, mübarek Miraç olayıyla ilgili olarak sahabelerden en az yirmi beş kişinin Peygamberimiz (s.a.v.)'den rivayette bulunduğunu, hatta bu sayının kırk beşe kadar çıkabileceğini ifade etmiştir. Bunlardan en güvenilir kabul edilenleri; Enes İbn Malik(r.a.), Ebu Hureyre(Kedi babası)(r.a.), Ebu Said el-Hudri(r.a.), Malik İbn Sa'saa(r.a.), Ebu Zerr el-Gıfari(r.a.), Şeddad İbn Evs(r.a.), Abdullah İbn Abbas(r.a.), Abdullah İbn Mesud (r.a.)ve Ümmü Hani'nin rivayetleridir. Hadislerde yer alan bilgilere göre Peygamberimiz (s.a.v.), amcasının kızı Ümmühan bin Ebu Talib'in evinde yatarken, Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.)'e görünmüş ve onu Burak adlı küçük bineğe (Eşşek’ten büyük Katır’dan küçük olan bu yaratık gözünün gördüğü yere adımını atardı.)bindirerek Mescid-i Aksa'ya götürmüştür. Mi’raç olayı da burada gerçekleşmiştir. Hadis-i Şeriflerde Peygamberimiz (s.a.v.)'in Miraç esnasında gördükleriyle ilgili çok fazla detay bildirilmektedir. Yine Hadis-i Şeriflerde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in Miraç sırasında diğer peygamberlerle görüştüğü, cenneti ve cehennemi gördüğü de rivayet edilir.
Bizim anlatmak istediğimiz olay ise şudur: Burakla Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya kadar geldiği zaman oradan yukarı göklere çıkmak için bindiği taşın havalanarak; “Ya Resulullah: Benim üzerime binerek çık”diyen taşa, Muallâk Taş veya Hacer-i Muallâka denir. O taş halen yerden biraz yukarıda durur.(Gelen ziyaretçilerin korkmaması için etrafı kapatılmıştır.)
Peygamber Efendimiz(S.A.V.)’e verilmiş olan en büyük mucizelerden(Peygamberanı Mucizevî) biri de Mi’rac hadisesidir.
Arapçada "yukarı çıkmak, yükselmek" anlamına gelen Mi’rac, Peygamberimiz’in en büyük mucizelerinden biridir. Kuran-ı Kerim'in İsra ve Necm Surelerinde Peygamber Efendimizin mucizevî şekilde Mescid-i Aksa'ya yaptığı gece yolculuğu ve -Sidretü'l-Münteha'ya yükselişi bildirilmektedir.
Sidretü'l-Münteha: (Yaratılmışların bilgilerinin tükendiği, ötesine geçemediği son sınır.)
Işık Hızından Yüksek Hız
Buradan yukarı Sidret-ül Münteha’ya kadar, Cebrail (a.s.)in kanatları üzerinde çıkarlar. Cebrail (a.s.) Yukarıda anlattığımız gibi. “Buradan yukarı çıkamam yanarım”. Diyerek Peygamber efendimizi bırakır. Oradan yukarı ise Refref veya Refref-ül Uhaydar isimli bir vasıta ile çıkar. Refref veya Refref-ül Uhaydar o kadar büyük bir sürate sahiptir ki, eğer bir mukayese yapacak olursak saniye’de üçyüzbin (300 Bin) km. hız yapan ışık hızının yanında, insan hızı ne nisbette kalıyorsa; ışığın hızı da Refref’in hızının yanında o nisbet ve oranda kalır. Yani diğer bir deyimle ışık hızı, refref’in hızının yanında hemen hemen yok denecek kadar yavaştır.
"OL"demesi yeter
Bu hadiseye ALLAHÜ TEÂLÂ Hz.lerinin zaman içinde zaman yaratması denir ki, Yaratıcı’nın bunları yapması için sadece “KÜN=OL” demesi yeter.
Muhterem Müslümanlar;
Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, İsra ve Mi’rac hadisesinde olağanüstü haller temaşa etmiş, Cennet ile Cehennem kendisine gösterilmiştir. Cenab-ı Hakk bu manalara işareten Mi’rac Gecesi’nde Peygamber Efendimizi kasdederek “And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.” Buyurur.
İsra ve Mi’rac herhangi bir beşerin yapabileceği bir olay değil, büyük bir mucizedir.
Dolayısıyla Mi’racı Allah’ın sonsuz gücüyle değerlendirmeli ve Hz. Ebu Bekir Sıddık (R.A.) efendimizin dediği gibi “O söylediyse doğrudur.”diyerek tasdik etmeliyiz.
Mi’rac’dan sevgili Peygamberimiz biz Mü’minlere, Allah’a şirk koşmayanların Cennet’le müjdelenmesi, beş vakit namazın farz kılınması ve Sure-i Bakara’nın son iki ayet-i kerime’si olan Amenerresulü hediye olarak verilmiştir.
Mustafa Hamdullah ERGİN
GEYVE HABER