"Dindar Terapist Dindarlığından Uzaklaşamaz"
Kitabınızın sayfalarını çevirince akla önce şu soru düşüyor; siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz, dindar bir psikolog musunuz?
Kendimi öyle görüyorum, evet.
Bu kitap nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Bu kitabın aslında asıl ismi, "Müslüman terapistlerin açmazı" idi. Kitap, psikologlar, psikiyatrlar ve psikolojik danışmanlar için hazırlanmıştı. Yani normal psikoloji okuru için hazırlanmış bir kitap değildi. Daha sonrasında ben kitabın formatını değiştirdim.
Herkesin okuyacağı üslup olsun istediniz.
Evet. Burada temel sorun şu; psikolojik rahatsızlıklar kümesi, bizim tıbbi anlamda uğraştığımız hastalıklara benzemiyor. Bunların gerçekten hastalık olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Hep tartışılıyor ve bir yere bağlanmış değil. Bir şeyin hastalık olup olmadığı konusunda bir netlik oluşmadan, o şeyle ilgili dinin alanını zorlayacak bir takım çözüm yöntemleri ya da tedaviyle ilgili bir takım uygulamalara gittiğinizde kişinin inançları açısından problem olur.
Nasıl mesela?
Ortadaki sıkıntı önce terapisttin kendisiyle ilgili. Yani "Ben hem dindarım, hem de benden yardım isteyen birine kendi inançlarıma aykırı bir takım tedaviler sunmak zorunda kalacağım" demek durumunda. Kitapta örnek olarak içki içme anksiyetesi olan birini anlattım mesela.
Bu kişi, sadece içki içtiği zamanlarda anksiyete geçiriyor. Çarpıntıları, nefes alışları düzensizleşiyor... Diyor ki, "Ben içki içmek istiyorum, beni tedavi et." Problemini hastalık olarak görüyor. Bunu ben dindar biri olarak baktığımda nasıl göreceğim, bu önemli. İkincisi; hadi hastalık olarak gördük, dinin kerih gördüğü bir şeyi tedavi biçimi olarak nasıl sunacağız... Kocaman bir soru işareti bu da. Bu noktaya gelindiğinde kendi içimde durduğum bir yer var ama bunlar tamamen kişisel, beni bağlayan şeyler. Ben bu din ve psikoloji içinde yaşanan tartışmaların daha çok psikoloji boyutunda yer aldım. Terapist olan yönüm ağır bastı. Ama kendi dindarlığımla ilgili çelişki-çatışma yaşamaktan da kendimi uzunca bir süre kurtaramadım açıkçası. Bugün daha farklı bir noktadayım ama...Eskiden kendimi İslamcı olarak nitelerdim.
Bugün?
Bugün İslamcılık algılayışım çok değişti. Evrimler yaşadım. Ama kavramsal olarak çok değiştiğimi de söyleyemem.
Biz alıştık değişenlere. Şaşırmıyoruz artık.
Ben şu an nerede durduğumu kendim bilmiyorum açıkçası, kafam çok karışık.(Gülüyor)
Kitapta bir terapistin karşı cinsten biriyle yalnız kalması üzerine sorunlar yaşanacağından bahsediyorsunuz. Siz böyle problemle karşılaştınız mı? Çeliştiğinizi düşündünüz mü?
Tabi ki karşılaştım. Çelişkiye düştüğüm konular ise daha çok şöyle şeylerdi: Bu benim yaptığım şey, gerçekten bir tedavi yöntemi mi. Psikolojik sorunlar ya da psikolojik problemler gerçekten bir hastalık mı? Asıl çelişkiye düştüğüm ve hala daha tam olarak netleşemediğim yer burası. Çünkü din, bir erkekle bir kadının yalnız kalmasıyla ilgili olarak net bir şey söylemiyor ama bir Hadis-i Şerif'te, "Kadın ve erkeğin yalnız kaldığı bir yerde üçüncü kişi şeytandır" deniliyor. Yani bununla ilgili kerahatle ilgili çekince var. "Psikolojik sorunlar hastalıktır. Bu konuda dinin uygun görmeyeceği bir takım şeyler de tedavi için kullanılabilir" denilir ve işin içinden çıkılabilir. Ama bunu psikolojik sorunlar için söylemek çok zor. Basit bir gündelik sıkıntı ile psikolojik sıkıntı ayırt edilemiyor. Nerede başlıyor, bitiyor. Bunları göremiyorsunuz. Psikolojik sorunlar, rahatsızlıklar aletlerle laboratuarlarda görülmüyor. Elle tutulur, varlığını bile tam olarak kendi içimizde oturtabildiğimiz bir şey değil. Bu kadar karmaşık bir alan içinde Avrupa'dan ithal edilmiş bir takım çözüm önerilerini "Arkadaş işte bu bilimseldir" deyip, insanlar üzerinde uygulamaya çalışmak bana doğru gelmiyor. Bunun sorgulanmasını, sorgulanmadan dünyamıza alınmaması gerektiğini düşünüyorum, özellikle dindar insanlar için.
Avrupa'dan gelen yöntemleri siz de kullanıyorsunuz.
Bu çelişkilerle çok fazla karşı karşıya kaldım ve kendi içimde bunları bir yere oturttum.
Oturttuğunuz yerin adı ne şimdi?
Bunun bir adı yok. Bunu oturup uzun uzun konuşmamız gerekiyor; nereye oturttum, nasıl sindirdim... Bu ayrı bir tartışma. Kitabın ele aldığı tartışma zemini daha farklıydı. Mesleki yaşantımın üzerinden 12 yıl geçti. Son üç-dört yıldır kendimi bu konuda daha sükunete ermiş, dingin hissediyorum. Soru işaretlerim bitmiş değil ama daha az. Bu süreç çok uzun, birkaç kelimeyle izah edilemez.
Örnek üzerinden gidelim mi o zaman. Mesela kürtaja, "yasak" ilişkilere, İslamcı olduğunuzu söylediğiniz zaman nasıl yaklaşıyordunuz, şimdi nasıl yaklaşıyorsunuz?
Bu soruya cevap vereceğim ama, bu cevabın arkasını anlatmazsam, kendimle çelişmiş görünürüm. Fakat cinsel sorunuyla bana gelen birine, eskiden bir cinsel ilişkiyi önerme konusunda kendimi sıkıntılı hissederdim. bugün çok fazla sıkıntılı hissetmiyorum o konuda. Bunun bir tedavi yöntemi olarak kullanılabileceğini düşünüyorum.
Evli olmadığı biriyle yakınlaşmasını mı tavsiye ediyorsunuz!?
Evet. Şimdi bakın bu konulara gireceğim ama kendimi yeterince ifade edebildiğimi hissetmem.
Yıllar geçti, değiştiniz ve artık tedavi sürecinde dindarlığınızı ikinci plana atmaya karar verdiniz, öyle mi?
Yo hayır, arka plana almadım.
Kendi verdiğiniz örnek böyle diyor.
Bunu siz bu şekilde algılıyorsunuz. Bu benim içime oturttuğum bir şey. Dini geri plana çektiğim gibi hissetmiyorum kendimi. Kendimi yeterince ifade edebilirsem sizin de böyle düşünmeyeceğinizi düşünüyorum ama dedim ya bu konu çok uzun. Kendi iç seyahatimi soruyorsunuz. Birkaç kelimeyle bunu nasıl anlatayım bilmiyorum.
Dindar olarak bildiğimiz terapistler, dinleriyle, tedavi yöntemlerini birbirine karıştırmadıklarını söylüyorlar.
Söylüyorlar ama uygulamada hiç öyle olmuyor. Bakın Müslümanız. Kur'an'ın bizden bekledikleri var, yaşam tarzımızla alakalı. Çevremizdeki insanlara bulunduğumuz tavsiyelerden dolayı sorumlu değil miyiz? Psikoterapistler de sorumlu söylediklerinden. Onların psikolog olması değiştirmez bunu.
Kitabınızda bunlara dair epey soru var. Cevap vermiyorsunuz hiç, soru oyarak bırakıyorsunuz. Cevaplar ne zaman gelecek?
Cevaplar benim cevaplarım. Yani doğru olan budur anlamında söylenebilecek şeyler değil. Sonuçta siz o sürecin içinde birçok vakıa görürsünüz, dindarlıkla ilgili gelişimleriniz olur... Bunları içinizde öğütürsünüz. Bu kitap ‘Arkadaş bu işin doğrusu bu' diyerek yazmadım. Bunları herkesin tartışması gerek. Dindar bir terapist çıkıp, "Kardeşim benim dindarlığım ayrı mesele, terapistliğim ayrı" diyemez, dememelidir. Önce bu tartışmayı açmalı, kendi içinde bir yere oturtmalı ondan sonra yolunu yürümelidir. Bu benim düşüncem.
Psikologlar arasında böyle bir tartışma var mı peki? Mesela "psikologa gitmek caiz mi acaba" diye soranlar...
Sorduklarını sanmıyorum.
Peki nasıl gündeme geldi bu sorular?
Bu benim kendi kişisel sorum.
Eskiden bunlardan rahatsızlık duyuyor muydunuz?
Kendim rahatsızlık duymadım ama tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Aslında olay şu, psikolojik rahatsızlıkların aslında bir rahatsızlık olmadığını fark ettiğim zaman kendi içimde, yöntemlerimize, tavsiyelerimize, uygulamalarımıza baktım. Burada bir problem var. Bunlar dindarlığınızla örtüşmüyor. Karşınızdaki de hasta değil. Dinle psikoloji arasında sıkışmış buluyorsunuz kendinizi.
Kitaba adını veren soruya cevap buldunuz mu? Caiz midir psikologa gitmek?
Bu benim kişisel yargılarım. İstesem kitapta yazardım. Dinle ilgili hususlarda araştırmalar yaptım ben, tefsir dersleri gördüm... Kendimi dindar olarak yorumlarken, herhangi biri olarak da tanımlamıyorum; kafa yoruyorum ben.
Peki dindar psikologlar aralarında bu soruları soruyor mu birbirlerine?
Yok. Pek çok dindar arkadaş oradaki soruları görünce saçma diyeceklerdir. "Bizim dindarlığımız ayrı, terapistliğimiz ayrı" deyip kestirip açacaklardır. Bakın bir kadınla aynı odada yalnız kalan erkek psikologun durumu, kitaptaki diğer örneklerin yanında basit bile kalıyor. Orada, cinsel problemi olan ve sevmediği bir erkekle evlenen bir kadının, sevgilisiyle birlikte olmak için tedavi görmek istediğini anlattım. Daha önce hacıya hocaya gidiyor, çözemiyorlar. Ne diyeceksiniz ona? Siz problemi çözmeye çalışıyorsunuz, kadın sevgilisiyle birlikte olmaya çalışıyor!
Siz ne dediniz?
Buna ne dediğimi söylemeyeceğim. Siz kitabı okudunuz, kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sorularınızın net cevaplarını bulamadım. Kitaba adını veren sorunun cevabı da yok.
Fıkıhçı değilim. Kitaba adını Yayınevi verdi.
Dikkat çeksin ve çok satsın diye olabilir mi?
Aynen öyle. Bu kitabı birkaç yayınevine gösterdim, sakıncalı bulmuşlardı.