Muhafazakâr Müslüman!
Belki biraz sert gibi gözüken bu girizgâhtan sonra bu „çok kullanιmlι“ kelimeden kimin ne anladιğιna biraz bakalιm. „muhafaza“ mevcut olan bir şeyi olduğu gibi korumak anlamιna geliyor. Mevcudu olduğu gibi koruyan kişiye de „muhafazakâr“ deniliyor. Peki ama mevcudun ne olduğu konusunda tam bir net anlayιş var mιdιr? Hayιr! Bu anlamda belki de herkes kendi meşrebine, mezhebine, hizbine, partisine, geleneğine, göreneğine ve daha bilmem neyine göre bir şeyleri korumak adιna yahutta „afilli“ bir ifade olduğundan kendisini „muhafazakâr“ olarak tanιmlιyor veya öyle olduğunu düşünüyor. Elbette ki herkesin kendisini dilediği gibi tanιmlama ve tavsif etme hakkι saklι olmakla birlikte müslümanlιk iddiasιnda bulunanlarιn kendilerini „muhafazakâr“ olarak tavsif ederken çok dikkatli ve titiz davranmalarι gerektiği iman ettikleri „değerler sistemi“ nin vacibiyyatιndan dιr. Müslümanlιk iddiasι ifadesi kimsenin müslümanlιğιnι sorgulamak niyetine matuf bir ibare değildir. Aksine müslüman olmak „iddia“ sahibi olmayι gerektirir. Müslüman olmak ciddiyet gerektirir. O yüzden en önemli tesbih kelimelerinden „Elhamdülillâh“ kelimesini bile ekranlarda yüzbinlerin önünde „Elhamdürillâh“ diye ifade edenlere hep; ciddi misin? diye sorabilmeyi çok istemişimdir.
Yaratιcιmιz ve yaşatιcιmιz olan yüce Allahι`n insanlιğa göndermiş bulunduğu son vahyin satιrlar kιsmιnι oluşturan „furkan“ olan kitaba atιfla ve oradan alιnacak ilham ile asrιn idrâkine İslâm ulaştιrιlacaksa ve kitabιna uydurmadan sadece ve sadece kitaba uyarak bir muhafazakârlιktan bahis sözkonusu olacaksa buna hiç bir samimi müslümanιn itirazι olamaz. Ancak bugün ülkemizde „mebzul“ miktarda kullanιmda olan bu kavramι bu manada kimsenin kullanmadιğι zaten çok açιk. Peki kendilerini muhafazakâr müslüman olarak tarif edenler neyi muhafaza etmektedirler. Bu soruya yekten sadece şunu muhafaza etmek istiyorlar gibi toptancι bir cevap vermek zor ama bunlarι maddeler halinde alt-alta yazmak da doğru bir yöntem olarak gözükmüyor. O halde ülkemizde henüz gündemden düşmemiş olan bazι konulardaki tavιr ve yaklaşιmlar üzerinden kimin neyi muhafaza etmeye çalιştιğι ve aslιnda „takva“ sahibi bir müslümanιn neden kendisini „muhafazakâr“ olarak tarif etmesinin sakιncalι olacağιnι biraz irdeleyelim.
Taksimè cami konusunun bir garip darbeye sebep teşkil ettiği henüz hafιzalarιmιzda. Şimdilerde ise Üsküdar da bulunan en nadide köşeye bir cami yapιlmasι için planlar yapιlιyor. Bir zamanlar benim adιm da yaşadιğιm muhitte cami düşmanι diye çιkmιştι. Ama tabi ki öyle değilim. Ben özensiz yapιlara ve rant kapιlarιna karşιyιm. Bence hem Üsküdar da ve hem de Taksim de cami yapιlabilir, yeter ki bu eserler kötü birer Osmanlι kopyasι yahutta modern mimari adι altιnda bir „ucube“ ye dönüşmesin. Ama yine de bu tür hizmetlerin bizzatihi devlet eliyle yapιlmasιna ben kendi adιma taraf değilim, doğru da bulmuyorum. Dinine donu kadar değer vermeyenleri hesaba dahil bile etmiyorum. Fakat „din“ denince sadece „cami, kandil, Ramazan ve Cuma“ gibi vazifeleri hatιrlayan ve din`den sadece bunlarι anlayanlara söyleyecek çok sözüm var. Bir kere bunlarιn hiç biri dinin „özünü“ ortaya koymak için yeterli değildir. Zira bunlarιn tamamι „ibadet“ ile ilgilidir. Oysa Allah, müslümandan ibadetten önce „ubudiyyet“ ister. Bu konu elbette ki başka bir yazιnιn konusu ama şu kadarιnι söylemeliyim ki dinin özü öncelikle „ahlâk“ ile başlar.
Memleketimizde çok şükür „dindar“ olanlar ile „dini dar“ olanlar arasιnda adι konmamιş bir çatιşma yaşanmιyor. İslâm denince densizleşen bir avuç dinsizi ayrι tutuyorum. Onlarιn büyük bir kιsmι „taşeron“ olduğu için taahhütlerine sadakat bakιmιndan mazur bile görülebilirler.
Önceleri çok modaydι, hani şu „rakι da içerim, zemzem de yahut, plâja da giderim Kâbeye`de“ ifadeleri. Şimdilerde belki adι konmuyor ama benzeri yanyana gelmesi mümkün olmayan zιtlιklar yine tezahür ediyor. Meselâ, son zamanlarda hatιrι sayιlιr bir zenginlik debisi yakalayan ve hatta bu konuda yeni bir orta sιnιf oluşturan ve kendilerini genellikle muhafazakâr müslüman olarak takdim edenlerin, „vergimi veriyorum, eh tabi ki zekâtι da ödüyorum“ o halde lüks ve safâ içinde yaşamam gayet normaldir denmeye başlanmιş mιdιr? Ya da „metres“ tutamadιğι için iki kişilik nikâhlara kulaç açmaya başlanmιş mιdιr? Müslüman gençler flört yapamιyorlar o halde kιy bir imam nikâhι; imam nikâhι ne demekse? Allahιn gönderdiği din de böyle bir nikâh türü yok. Nikâh bir akittir yani „hukuk“ doğurmasι şarttιr. Bizim laikçi devletimiz diretmeyip „belediye memuru“ yerine bu vazifeyi yine kendi memuru olan „müftü yahut imamlara“ vermiş olsa herkes bu dilemma dan kurtulacak ama olmaz, mutlaka belediye memuru İsviçreden devşirme „medeni kanuna!“ atιf yaparak nikâh kιyacak, bu sebeple muhafazakâr müslümanlar da yan yollara sapmak zorunda kalacak. En büyük sιnavι ise sonradan zenginleşenler veriyor. Umarιm öyle değillerdir ama bizim literatürümüzde „sonradan görme, gâvurdan dönme“ diye bir tabir de vardιr, unutmayalιm.
Multi milyar liralιk jeep`ler, lüks arabalar, havuzlu villalar, özel plajlar, beş boynuzlu (af buyrun yιldιzlι olacaktι galiba) otel podyumlarιnda göz kamaştιran „tesettür defileleri“, pahalι kostümler, elmas-yakut takιlar ve daha neler… neler…
Biliyorum müslüman muhafazakârlarιn hemen tamamιna yakιnι Hz. Peygamberin „Allah nimetini kulunun üzerinde görmek ister“ hadisini önüme koyacaklardιr ama başka binlerce daha hadis olduğunu hatιrlatmam gerekiyor.
Pozisyonlarι gereği alenen ben sadece „müslümanιm“ diyemediği için bu kavrama sarιlanlarι bir parça tolere etmek mümkündür. Milli ve manevi değerlere bağlι olmak gibi basmakalιp ifadelerin bayatladιğιnι herkesin görmesi ve anlamasι gerekiyor. Ülkemizde halk arasιnda yaygιn olarak yaşanmakta yahut inanιlmakta olan İslâmιn muhafazakâr müslümana denk düştüğünü unutmayalιm. Atalar ocağιndan „köz“ le beraber „kül“ lerin de taşιndιğιnι bildiğimiz için böyle bir anlayιşιn Kuràn vahyinin müslümandan istediği ile tam anlamιyla örtüşmediği ortadadιr.
Bu sebeple ben kendi hesabιma muhafazakâr bir müslüman değil, sadece müslümanιm. Zira bu ismi bu vahye iman edenlere veren yüce Allahtιr. Ve bu isim öylesine bir isimlendirmedir ki önüne yahut arkasιna hiç bir şekilde bir „takι yada ilâve“ kabul etmesi mümkün değildir.
Muhafaza edilmesi gereken tek şey kişinin kendi imanιdιr. Oysa muhafazakâr müslümanlar Kuràn-ι muhafaza etmekten dem vururlar. Hatta bazιlarι „mushafι“ Kuràn zannedeler ve onu mükemmel muhafaza ederler. Bazιlarι da onu hιfzettirerek muhafaza etme yolunu tercih ederler, yani „hafιz“ yetiştirirler. Ne mushafa ihtiram edilmesine ve ne de hafιz yetiştirilmesine karşιyιm. Ancak kimse bana „din“ bu dur demesin diyorum. Zira „din“ bundan ibaret değildir. Din; fιtrattιr, kemâl-i ahlâktιr, istikamettir, diğergamlιktιr, sorumluluktur, arayιştιr, adayιştιr, amaçlιlιktιr, anlamlιlιktιr, fedekârlιktιr, cesarettir, izzettir, haysiyettir, metanettir, sehavettir, ferasettir, fazilettir, basirettir, şefkattir, merhamettir, adalettir, meşverettir, vahdettir, vakardιr, takvadιr, mülâzemettir, münâsebettir, müebbeddir, muhabbettir, meveddettir.
Muhafazakâr müslümanlιk bence çok matah bir şey değil. Allahιn gönderdiği dine iman edenler için Allahιn isimlendirmesi yeterince güzeldir.
Ben „müslümanιm“ diyebilenlere selâm olsun.
Baki Selâm ve Saygιlarιmla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya