Halil Yetiş ile Mehmet Koçak'a Cevap
Türkiye-İngiltere, okullararası kültürel köprü projesi kapsamında İngiltere'de Lise'de okuyan 10 kişilik bir grup öğrenci öğretmenleri eşliğinde Geyve'ye geldi. 2. Haber İngiliz öğrenci ALLAH yazdı değil de İngiltere'de okuyan Pakistanlı öğrenci şeklinde olacaktı. Haberi bu şekilde düzelttik.
Lakin edindiğimiz bilgiye göre; haber ne şekilde yazılır ise yazılsın, bu iki kişinin mutlaka bu tür bir yorum yapacağı şeklinde idi. Bundan da şu anlaşılıyor ki Türkiye'de İmam-Hatip okullarına karşı hasmane bir davranış var. Pekala aynı masraflar diğer okullara yapılmıyor mu? Yapılıyor. Bu okullardan çıkan öğrenciler dinini, diyanetini ne kadar öğreniyor. Bırakın okuldan mezun olan öğrencileri bu okullarda eğitim-öğretim veren öğretmenlerin birçoğu bırakın namaz kıldırmayı namaz kılmağa bile gitmiyor. Halbuki İmam-Hatip okullarından gerek orta ve gerekse lise öğrencileri ibadetlerini yapıyor.
Şimdi bana kalsa eğitim-öğretim de veya devlet dairelerinde memur olanların hele hele amir konumunda olanların imamlık yapacak derecede bilgileri olmasını arzu ederdim. Tabiî ki Müslüman iseler.
Eski Atatürk İlkokulu yıkılarak yerine Geyve Kaymakamlık Kültür Merkezi ve Öğretmenevi yapıldı. Kültür Merkezi olan binada bir de kütüphane bölümü yapılarak içine 10Bin adet hiç okunmamış yeni kitap ile kullanılmamış bilgisayar(kompüter)konuldu. Daha sonra bu kitapları okullara verdik. Z kütüphane yapacağız dediler. Öylece kaldı. Buraya gelenler sadece minik öğrencilerden başkası değildi. Halbuki kitapların %98 i büyüklere hitap ediyordu. Hiçbir öğretmeni veya öğretmenleri oraya toplanıp ders mütalaa ederken görmedim. Öğremeni aradığınız zaman dumandan göz gözü görmez bir yerde okey oyunu oynarken buluyordunuz. Azda olsa istisnalar var. (İstisnai haller kaideyi bozmaz.) Gelelim sizin yorumlarınıza; bu mesele Fıkhi konudur. Fıkıh Dersi İmam-Hatip ile İlahiyat Fakülteleri'nde eskiden de Medrese, Tekke ve Zaviye'ler de öğretilir idi. Sıradan öğretmenlerin içinden çıkacağı bir durum değildir.
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun vereceği Fetva'da aynı bu şekildedir. Bilmeyenlerinde bilgisine sunuyoruz.
Haber yapan veya köşe yazısı yazan arkadaşlarımızın her zaman arkasında olduğumuzu, duyumla haber yapmayıp daima vaka mahalli'ne kadar giderek kendileri, görür, fotoğraflar ve yazarlar. Hiç bir zaman tevsik edemeyeceğimiz bir haber ve yazıyı da yazmaz, haberleştirmeyiz. GEYVE HABER'de sorumlu yazıişleri müdürü Mustafa Hamdullah ERGİN var ise sorun yok demektir.
Türkiye'nin İngiltere'deki Gönüllü Elçileri
Geyve Anadolu Lisesi müdürü Mehmet Doğan: "Türkiye-İngiltere kültürel köprü projesi kapsamında; İngiltere'den öğretmen Phil Dust ile Lubs Ali, öğrencilerden Charletbe Nash, Ernesta Gineiklte, Iqra Shakir, Mitcheu Sloan, Kamran Hussain, Arossa Safdar, Hassan Ahmed, Halime Ahmed, Gulparea Mumtaz ve Beth Holland okulumuza geldi. Bunlar, İngiltere'de ülkemizin gönüllü kültür elçileri olacaklar.
Yazan: Mehmet Koçak mehmet.kocak@gmail.com - IP:
Bunlar iyi güzel de okulun başarısına bir katkısı var mı? Başarının artırılması için neler yapılıyor? Başarı artıyor mu? Onları bilmek, görmek isteriz.Her yerde İmam Hatipler açılıyor.. ama malesef istenen islami ruh yok.. İHL lere devlet desteği çok büyük.. peki bu okulların başarısı ne? güzel de bir okul yapıldı.. Hakkını vermek gerek... bunlar reklam ve acısı faydasız reklam... ayrıca halil yetiş beyin sorusu da yerinde...
Yazan: Halil YETİŞ halilyetis54@gmail.com - IP:
Bu projenin devamında Geyve İmam Hatip Okulunun 7 kız 3 erkek öğrencinin yanlarında 3 öğretmenleriyle birlikte İngiltere''ye gidip 10 gün boyunca tek tek İngiliz ailelerine misafir kalacak olmalarının dinimizdeki yerini merak ediyorum.Bu işleri Resulüllah (sav) böyle mi yaptı? Bu konuda herkesin tavrına göre karşılık alacağına inanıyorum. Toplum vicdanını bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
GAYRİ MÜSLİMLE KOMŞULUK İLİŞKİLERİ
Müslüman'la zimmî (Islâm hâkimiyetini kabul etmiş ehli kitap vatandaş) arasında zorunlu olan her türlü muameleyi yapmak caizdir (Hindiye, V/348 (sirâciye'den)).
Müslüman, onların ömürlerinin uzun, işlerinin iyi olmasına vb. dua edemez. Onların bağışlanmalarına da dua edemez. Çünkü Allah (cc) müşrikleri asla bağışlamayacâğını bildirmiştir(K. Münafikûn (63) 6). Buna rağmen bağışlanmalarını istemek, A1lah'i yanlış hüküm vermekle suçlamak olur ki, buna "küfür" diyenler bile vardır (bk. Karafi, el-Furuk, IV6259 vd). Ancak onların hidayetine dua edilebilir (Bezzazıye VI/355; Hindiye, V/348).
Yahudi ve hiristiyan bir hastayı ziyaret edebilir. Mecusî'de ihtilaf vardır. Rasulüllah'ın ziyaret ettiği vakidir. Amcasını da ziyaret etmişlerdir (agk.; Ayrıca bk. Hindiye, V/347).
Kâfiri bir ihtiyaç ya da yolculuk durumunda misafir etmesinde beis yoktur (Hindiye, V/347).
Bir kâfirden Müslüman'ın hediye alması, eğer dini salabetini kıracak ve onu ona medyün hale getirecekse caiz olmaz. Böyle bir durum yoksa caiz olur (Bezzâziye, VI/347). Zira: "Allah'ım, bana bir facirin nimetini nasib etme ki, kalbim onu sevmesin" (Benzer hadis için bk. el-Hindî, age. N211 (deylemi'den)), buyurulmuştur. Kâfir ise facirden daha şediddir.
Bir hristiyanın bir müslümanı evindeki ziyafete çağırması durumunda; birbirlerinden ticâret yapmaları dışında aralarında bir dostluk ve beraberlik bulunmuyorsa, bazılarına göre bu ziyafete gitmek helâldir. Çünkü bu bir nevî iyiliktir. Mahzurlu olmadığı gibi menduptur. Bazılar da: Müslüman'ı bir Mecusî ya da Hristiyanın yemeğe çağırması halinde, eti çarşıdan (İslâm ülkesinde) almış olduklarını söylemiş olsalar bile, Müslüman'ın o yemekten yemesi mekruhtur, demişlerdir. Çünkü Mecusî boğularak ve' dövülerek ölen hayvanın etini de yer. Nasranî'nin ise özel bir boğazlama şekli yoktur. Ya boğarak, ya da Müslüman'ın kestiğini yer. Ama çağıran Yahudi olursa, Müslüman'ın onun yemeğinden yemesinde beis yoktur. Çünkü Yahudi, ancak Yahudi'nin ya da Müslüman'ın boğazladığını yer (Kâdihân, NI/401). Ne var ki, kâfirin yemeğini sürekli yemek mekruhtur. Mecburiyet halinde bir-iki defa yemede mahzur olmayabilir (Hindiye, V/347).
SORU: Hıristiyan ve Yahudilerin yemeklerini yemek caiz mi?
CEVAP: Hıristiyan ve Yahudilerin pişirdikleri yemeğin, kesin olarak pis olduğu biliniyorsa onu yemek câiz değildir. Durumu bilinmiyorsa yenmesinde beis yoktur. Kur'ânı Kerîm bu hususta şöyle buyuruyor: "Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri sizin için helâldir." Fakat ehli kitap olmayan kâfirlerin yemekleri haram olmamakla beraber onu yemek mekruhtur.
SORU: Gayri müslimi misafir etmek caiz midir?
CEVAP: Gayri müslimi misafir edip iltifat etmekte beis olmadığı gibi evinde misafir kalmakta da beis yoktur. Hattâ İslâm'ı anlatabilmek için gerekiyorsa gayri müslimlerde misafir kalmak vacib olur.
SORU: Müslüman olmayan bir hastanın ziyaretine gidip hâlini sormak caiz midir?
CEVAP: Müslüman olmayan bir hastanın ziyaretine gitmek caizdir, onda bir sakınca yoktur. Enes'den rivayet edildiğine göre Peygambere hizmet eden Yahudi bir genç vardı. Hastalandı. Peygamber (sa.) onun hâlini sormaya gitti ve İslâm'a davet etti O da Peygamberin davetine icabet ederek müslüman oldu. Said bin Müseyyeb'den rivayet edilmiştir. Peygamber (sa.) ölüm döşeğine düşen müslüman olmayan amcası Ebu Tâlib'e gitti ve hâlini sordu. Yolculuktan dönen bir gayri müslime gidip "hoş geldin" demekte de beis yoktur.
SORU: Gayri müslîmlere karşı İslâm dininin tutumu nedir?
CEVAP: Yüce İslâm dini insana büyük değer vermektedir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Adem (as) ile Havva'dan türediklerini. tanışıp aralarındaki bağlan kuvvetlendirmek için onları bölük bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Peygamber (sa.) buyuruyor: "Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevab vardır." Âyeti Kerîme de şöyle buyuruyor: "Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (cc) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." Peygamber (sa.) buyuruyor ki: “Üç çeşit komşu vardır. Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır” (Bezzâr ve Ebû Na'îm). Görüldüğü gibi insan, müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide edecek söz ve davranışlardan son derece uzak kalmak lazımdır. İslâm dini hakimiyeti altında yaşayan gayri müslimlere büyük bir hak ve geniş bir hürriyet tanıyor. Şöyle ki:
1- İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Haç ve mabedlerine dokunulmaz. Peygamber (sa.) "Onları ibadetleriyle başbaşa bırakınız" buyuruyor. Hatta müslüman bir kimsenin karısı gayri müslim olursa kiliseye ve havraya gidebilir. Kocası onu menedemez. Gerekirse onu korumak için kiliseye kadar kendisiyle birlikte gidebilir.
2- Dinimizce, domuz gibi, haram olan şey. onlar için helal olduğu takdirde onlara dokunmamız caiz değildir.
3- Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde serbesttirler.
4- İslâm dini, akıl ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenabı Allah şöyle buyuruyor: "Ehli kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin".
5- Hıristiyan ve yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Yüce Allah bu hususta şöyle buyuruyor "Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen (yahudi, hristiyan vb. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir".
6- Onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.
7- Müslümanlarla alış-veriş mubah olduğu gibi, gayri müslimlerle alış-veriş de mubahtır.
8- Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayri müslim komşulara da ikram edilebilir.
9- Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekke-i Mükerreme fethedilmeden önce Mekke'de büyük bir kıtlık başgösterdi. Bunun üzerine Peygamber (sa.) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beşyüz altın gönderdi.
Gayri müslimlerin yemeklerini yemek
Sual: Hristiyan kadınları, pişirdikleri yemekten bize getiriyorlar. Biz de bu yemekleri yiyoruz. Bazıları gayrmüslimlerin pis olduklarını, hediyelerini almanın caiz olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?
CEVAP
Gayrimüslimlerin yemeklerini yemek, verdikleri hediyeleri alıp kullanmakta mahzur yoktur. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olanimam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Tevbe suresi 28. âyet-i kerimesinde (Müşrikler elbette pistir)buyuruluyor. Hanefi âlimleri bu âyeti, Allahü teâlânın (Müşrikler pistir) buyurması, (Müşriklerin kalblerinin, itikadlarının pis olduğu içindir) diye açıklamışlardır. Gayrimüslimler, temizliğe riayet ederlerse, bedenlerine pis denemez. Çünkü Peygamber efendimiz, bir yahudi evinde yemek yedi, bir müşrikin kabı ile taharetlendi. Hazret-i Ömer de bir Hristiyan kadının kabından taharetlendi. Müşriklerin bedenleri de pis olsaydı, onların yemeklerini yemez, sularını içmezlerdi. Eğer müşriklerin bedenleri pis olsaydı, iman edince temiz olmamaları gerekirdi. O halde onlara pis denilmesi, kalblerinin pis olduğunu bildirmek içindir. İman edince kalblerindeki bu pislik gider, temiz olur. İtikadlarının, kalblerinin pis olması, bedenlerin de pis olmasını gerektirmez.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanların] pişirdiklerini, kestiklerini yemek helaldir.) [Maide 5]
O halde, kâfirlere karışan, alışveriş eden müslümanları pis bilmemelidir! Böyle müslümanların pis olduklarını sanarak, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı, müslümanlardan ayrılmak yoluna sapmamalıdır! Bu hâl, ihtiyat değil, bu halden kurtulmak ihtiyattır.) [Mektubat c.3, m.22]
Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de buyurdu ki:
(Haram olduğu bilinmeyen şeyler yenir. Peygamber efendimiz, bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan kadının testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, kâfirlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki, pis, necis olan şeyi yemek haramdır. Kâfirler ise, ekseriya pis olur. Elleri kapları şaraplı olur. Çeşitli şekilde öldürerek leş ettikleri hayvanları yerler. Eshab-ı kiram, buna rağmen, necis olduğunu kesin olarak bilmedikleri için, onlardan et, peynir gibi gıda maddelerini alıp yerlerdi.) [Kimya-ı Seadet]
Dinimiz zimmiye [gayrı müslim vatandaşa] zekat hariç, sadaka, sadaka-i fıtr, adak ve hediye verilmesinin ve onlardan cizye ve hediye almanın caiz olduğunu bildiriyor. (Mevkufat, Dürer)
Dinimiz, kâfire itikadlarından dolayı hürmet etmenin ve selam vermenin caiz olmadığını; ama ihtiyaç halinde selam verip müsafeha etmenin caiz olduğunu bildiriyor. (Redd-ül Muhtar)
Zimmiye zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha büyük günahtır. Zimmiyi üzmemek için selam vermek caizdir. (Dürr-ül-muhtar)
Hadis-i şerifte ise, (Zimmiye eza edenin hasmı ben olurum)buyuruluyor. (Hatib)
Yine hadis-i şeriflerde (Hediyeyi reddetmeyin!) ve (İstemeden verilen şeyi alınız! Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır) buyuruluyor. (Beyheki)
Sual: Kâfirin verdiğini alıp yemekte ve içtiği bardaktan su içmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur.
Komşudan gelen aşûre
Sual: Ateist komşuların getirdiği Aşûre veya tatlı gibi şeyleri yemek caiz mi?
CEVAP
Necis olduğu bilinmedikçe dinsizlerin yemeği yenir. Yani domuz eti ve şaraplı olduğu bilinmezse yenir.
Sual: Şimdiki Hristiyanlar kan akıtmadan, hayvanların kafasına kurşun sıkarak ya da boğarak öldürüyorlar. Bunların öldürdükleri hayvanları yemek caiz midir?
CEVAP
Boğarak veya kurşun sıkarak öldürdükleri kesin olarak biliniyorsa yenmez. Fakat zan ile olmaz.
Sual: Ateist'in, Gayrimüslim'in Davetine icabet Edilir mi?
Cevap: Bildiğiniz gibi ‘davete icabet sünnettir’. Ancak o davette günah-isyan türü şeyler yoksa tabii… Değilse sünnet olmaktan çıkar, isyan halini alır elbette. Hele de sizin işaret ettiğiniz gibi davet sahibi bir ateist ise, dikkat etmek gerekir. Yenilip içilecek maddeler helâl gıdalardan mı oluşuyor? İçlerinde sağlığa zararlı şeyler var mı? Biliyorsunuz Hayber’de bir Yahudi kadın, zehirli oğlak eti ikram etmişti Rasûlullah Efendimize ve ashabına… Ayrıca söz konusu davette günah sayılabilecek fiillere yer veriliyor mu? Bütün bunlar dikkatten uzak tutulmaması gereken hususlardır.
Her şey tamam, olumlu diyebiliyorsanız şayet, o takdirde yapılan ikramı yemeniz haram olmamakla birlikte mekruhtur; imkan nisbetinde kaçınmak gerekir. Ama davet-ikram Ehl-i Kitap’tan olsaydı, yemenizde bir beis olmazdı... Zira Cenab-ı Hak, “…Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir." [Mâide suresi, 5] buyuruyor. Ama tabii ki yememek evladır, mutlaka yememiz gerekiyorsa, o zaman da “Hediyyetün minallah” deyip yememiz münasip olur. Zira hediye herkesten alınabilir, herkese verilebilir. Gayrimüslim bir komşumuza da bir şey verirken, özellikle kurban etinden ikramda bulunurken, hediye niyetiyle vermemiz gerekir.
***
Gayrimüslimlerle ilişkilerimiz zaruret miktarını aşmamalı… Ölçülü olmalı… Onlarla olan münasebetlerimiz, mü’min bir kardeşimizle olduğu gibi olmamalı. Belli alanlarda, belli sınırlar dahilinde yürümeli. Hiçbir surette ‘sır’ denilebilecek şeyler paylaşılmamalı. İslâm’ın ve Müslümanların aleyhine kullanabilecekleri mevzularda kesinlikle açık verilmemelidir.
Bu arada şunu da ifade etmiş olalım: Gayrimüslimi misafir edip ona iltifat etmekte beis olmadığı gibi, evinde misafir kalmakta da beis yoktur. Hattâ İslâm'ı anlatabilmek için, gerekiyorsa gayrimüslimlerde misafir kalmak vacib bile olur.
Ve yine Müslüman olmayan bir hastanın ziyaretine gitmek de caizdir, dinen bir sakınca yoktur. Hz. Enes'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimize (s.a.v.) hizmet eden Yahudi bir genç vardı. Hastalandı... Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) onun hâlini sormaya gitti ve İslâm'a davet etti… O da Efendimizin davetine icabet ederek Müslüman oldu. Said bin Müseyyeb'den (r.a.) rivayet edilmiştir. Nebî (s.a.v.), ölüm döşeğinde yatan ve Müslüman olmayan amcası Ebu Tâlib'e gitti ve hâlini sordu. Keza, yolculuktan dönen bir gayrimüslime gidip "hoş geldin" demekte, halini-hatırını sormakta da beis yoktur.
***
Yüce dinimiz İslâm, insana büyük değer vermiştir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, insan olmak açısından mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Adem ile Hz. Havva'dan (aleyhimesselâm) türediklerini, tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları kabile-kabile, şube-şube, bölük-bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Rasûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: "Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevab vardır." [Buharî, Edebü’l-Müfred, Hadis no: 379] Âyeti Kerîme de Rabbimiz (c.c.) şöyle buyuruyor: "Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (c.c.) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever." [Mümtehıne suresi, 8]
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Üç çeşit komşu vardır. Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu Müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, Müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, Müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır.” [İbn Hacer, Fethul-Bârî, 10, 456]
Görüldüğü gibi insan, Müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun, kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide edecek söz ve davranışlardan son derece uzak durmak lazımdır.
***
İslâm dini hâkimiyeti altında yaşayan gayrimüslimlere büyük haklar ve geniş hürriyetler tanımıştır. Bunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
1. İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Mabedlerine dokunulmaz. Rasûlullah (s.a.v.), "Onları ibadetleriyle başbaşa bırakınız" buyuruyor.
2. Dinimizce, domuz gibi haram olan bir şey onlar için mubah olduğu takdirde onlara dokunmamız, zarar vermemiz caiz olmaz.
3. Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde/özel işlerinde serbesttirler.
4. İslâm dini, akıl-ilim ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:"İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.” [Ankebut suresi, 46]
5. Yine dinimiz Hıristiyan ve Yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Allah Teala bu hususta şöyle buyuruyor "Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (Yahudi ve Hıristiyanların) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir". [Mâide suresi, 5]
6. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.
7. Müslümanlarla alış-veriş mubah olduğu gibi, gayrimüslimlerle alış-veriş de mubahtır.
8. Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayrimüslim komşulara da hediye olarak ikram edilebilir.
9. Gene açıkladığımız gibi Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekke-i Mükerreme fethedilmeden önce Mekke'de büyük bir kıtlık başgösterdi. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beşyüz altın gönderdi. [İbn Abidin, 2, 67]
***
S o n u ç
“Ey iman edenler! Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide suresi, 51] ayetine rağmen onlarla nasıl anlaşma yapılabilir, gibi bir soru akla gelebilir…Nitekim toplumumuzda bu âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek, Yahudi ve Hristiyan âlemiyle yapılan askeri paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım kişi ve çevrelerin mevcudiyeti de hepimizin malumu…
Oysa onlarla dost olmamız; onların dünyevi bakımdan elde ettikleri faydalı ve güzel gelişmeleri, medeniyet ve tekniklerini beğenip takdir ederek almamız, kendi toplumumuza aktarmamızdır. Yoksa dinimizden-inancımızdan-ahlâki umdelerimizden taviz vermemiz değildir. Tabii bunun yanında bir başka hedef de, her türlü dünyevi emniyet-güvenlik, huzur ve sükûnun, mutluluğun temeli olan barış atmosferini korumaktır. Böyle bir dostluk ise, Kur’an-ı Kerim’de biz mü’minler kesinlikle yasaklanmış değildir.
Zira dünyada huzur-sükûn ve saadetin/mutluluğun esasının güvenlikten geçtiği açıktır. Terörün, anarşi ve kargaşanın, harplerin-darplerin-savaşların dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, bunun böyle olduğu çok daha net bir şekilde görülmekte ve anlaşılmaktadır.
Velhasıl, dostlarımıza karşı mertçe-yiğitçe-cömertçe davranmalı; düşmanlarımıza karşı da barış-anlaşma ve uzlaşma içerisinde olmaya çaba göstermeliyiz. Vesselâm…
Mustafa Hamdullah ERGİN
GEYVE HABER
#