Milletvekili adaylarına öğütler

Vekillerin ve adayların seçmenlere kulak verdiği ya da verir gibi göründüğü zaman dilimi genellikle seçim arefesine denk gelir.

Madem seçim tarihi bellidir ve henüz adaylıklar tazedir, o halde fırsattan istifade birkaç hatırlatma yapalım.

Belki bir defa daha seçmene kulak vermek istemeyebilirsiniz, Ankara’da büyük işlerin adamı olur çıkarsınız…

Syrus der ki “Verilen öğütlerden yalnız akıllılar yararlanır.”

Biz de işte fırsat bu fırsat deyip, sözü uzatmadan öğüt faslına geçelim:

“Partiler, düzenli düşüncelerdir,” demiş Disraeli.

O zaman siyaseti ve partileri düzene sokabilmek için önce kendi fikirlerinizi düzene sokabilmelisiniz.

Herhangi bir düşünce, ideoloji ya da dava uğruna girmediyseniz partilere, o zaman siz de ilk iş düzene uyacaksınız.

Düzene uymak, işi düzenine uydurmak ve makam koltuklarında uyumak gibi gizli niyetleriniz varsa; benim size daha fazla söyleyecek sözüm yok, spor sayfasına geçebilirsiniz.

Şayet samimi bir düşünceniz, ilkeleriniz ve sizi rahatsız edecek bir vicdanınız varsa, o zaman devam edebilirniz.

* * *

“Çoğu kötülüğün başı, para sevgisidir,” diye anonim bir söz var.

Bu sözü sakın aklınızdan çıkarmayın.

Çünkü milletin size emanet ettiği koltukları kendi rantları için kullanmak isteyenler, aklınızı çelmek için türlü numaralar çekecektir.

Şayet kalbinizde dünyaya ve paraya, makam ve nama meyil varsa, yandı gülüm keten helva!

Gözünüz toksa paraya kul olmak yerine parayı hizmetkârınız yaparsınız.

Bunu hatırlatıyoruz ki, parayı bir zamanlar hizmet aracı görüp, eli para görünce gözü paradan başka bir şey görmeyen vekillerin duruma düşmeyesiniz…

* * *

John Arbuthont’un bir sözü vardır:

“Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.”

İleride yutamayacağınız yalanı en başından söylemeyin.

Tutamayacağınız sözü vermeyin, milleti kandırmaya kalkışmayın.

Sözünüz özünüzle bir olsun, iki yüzlülükten sakının.

Siz kaç yüzünüz var görünmez sanırsınız ama dünyanın bin bir türlü hali vardır, gün gelir söner mumunuz, ampülünüz vesaireniz…

* * *

“Çamur atma; hedefini şaşırır, kirli ellerinle kalıverirsin,” der Joseph Parker.

Siyaseti kendi ilke ve hedeflerini gerçekleştirebilmek için yap.

Beceremediğin noktada kusuru kendinde ara, ötekinde değil.

En acımasız eleştiriyi önce kendine yap, bırak diğerlerini millet ölçüp biçsin.

Eline kılıç alıp ne millete ne de vekillerine sallama.

Eline çamur alıp başkasına savurma…

Yoksa ellerindeki kiri hiç kimseye açıklayamazsın.

* * *

Voltaire göre “Küçük insanların büyük gururları vardır.”

Eh, haksız da sayılmaz.

Küçük insanların, düşünceleri de küçük olduğu için gururları büyüktür.

Ama gurur, aklın boşluğunu hiçbir zaman doldurmaz.

Adamı yanıltır, çıkılmaz tuzaklara düşürür.

Hırsına, heva ve hevesine kul eder ki, en kötüsü de budur.

O zaman aklın ipleri şeytanın elindedir ve şeytanın siyasetinden ne ülkeye ne topluma fayda gelir.

* * *

“Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.”

Santaya’nın bu sözünü unutursan, hatalarını tekrar etme şansın yükselir; bu da iyi bir şans sayılmaz.

O halde “Dün dündür, bugün de bugün” diyenlerin peşinden gitme.

Dünün bugünden bağımsız olmadığını, geleceğin de bugünden ayrı düşemeyeceğini hatırla.

Hatalarından ders al, tarih akıllı adam için iyi bir öğretmendir.

* * *

Son olarak “İnsan, gözleri kapalı olduğu zaman da görebilir,” sözüne yer verelim.

O halde sakın kalbini karartacak işlere bulaşma.

Kalbini karartır ve öldürürsen; artık soluk alıp versen de insanlık adına nafile!

Kalbi ise iyilik, güzellik, adalet ve ahlak aydınlatır.

Ne olursa olsun adaletten şaşma. Adalet çökerse düzende, siyaset de çöker, hükümet de, toplum da, ahlak da, erdemler de, insanlık da…

Geriye kalan ise sadece şeytanı avutur.