Telefonlarım dinleniyor şüphesi!
Dün Sakarya Halk Gazetesi bu konuyu manşetine taşımış…
Bu konuda benim görüşlerimi de yansıtmışlar…
Gerçekten uzun süredir, ben de şehirdeki birçok insan gibi telefonlarımın dinlendiğinden şüpheleniyorum.
Bazı kişilerde bu durum bir paranoya halini aldı…
Kapalı telefonların bile dinlendiğini düşünenler var…
Bazı özel görüşmeler telefonların bataryası sökülerek yapılıyor…
Bu titizliği gösterenler, mafya örgütlerinin liderleri falan değil…
İşinde gücünde, suçtan, suçludan korkan insanlar…
Ancak kulaktan kulağa anlatılanlar öyle bir noktaya getiriyor ki insanı…
İşadamının yaptığı çok özel bir telefon görüşmesi yarın öbür gün farklı bir şekilde karşısına çıkabiliyor…
Hatta bir eğitimcinin Ankara’dan üst düzey bir yöneticiyle yaptığı çok çok özel telefon görüşmesinin kayda alınarak “şer cephesi” mensupları tarafından kahkahalar arasında dinlendiği de günlerce ortalıkta konuşuldu…
Bu dinleme muhabbetleri bu kadar yayılınca, herkeste, kendisinin de dinlendiği yönünde şüpheleri oluşmaya başladı…
Benim şüphem ise bu dedikoduların bu kadar ortalığa yayılmasından çok önce başladı…
Aslında benim ki, sonraları şüphe düzeyini de aştı…
Dinlendiğim konusunda dostlar tarafından bilgilendirildim…
Ancak bunu ispatlamam mümkün değil…
Dinlendiğimi belgeleyebilecek durumum yok…
Ne yazık ki bu konuda başvuruda bulunabileceğim, şüphelerimi, bilgilerimi paylaşabileceğim bir kimse de bulamadım…
Çünkü Sakarya uzunca bir süre, çok kötü yönetildi…
Sakarya’da hukuk değil, kişilerin egoları egemendi…
“ Senin kaşının rengini beğenmedim. Dolayısıyla sen kötü adamsın, gece gündüz izlenmeli, takip edilmelisin” anlayışına sahip insanlar burada yıllarca güç ve kuvvet sahibi oldular…
Bu kişiler gerçek suçlularla kol kola görüntü verip, doğruluk mücadelesi verenleri yıldırmaya çalıştılar…
Her biri farklı köşe başlarını tutan bu kişiler, işbirliği içinde şehrin zenginliklerini pay etmeye çalıştılar…
Biz bunlara “şer cephesi” dedik…
Yılmadan, korkmadan mücadele ettik…
Bulundukları görevin ciddiyetine bakmadan ulu orta “kafamızı ezmekle” tehdit ettiler…
2 faili meçhul saldırıya uğradık…
Her iki saldırıda da ipuçları, bilgiler, hep aynı “şer cephesini” işaret etti…
İlk saldırı sonrasında sanık albümünden teşhis ettiğim saldırganlar bir türlü bulunamadı…
Hatta dosyadaki “ sanık teşhis tutanağı” kayboldu…
İkinci saldırı sonrası verdiğimiz ifadeden saldırganların anında haberi oldu ve telefonla arayarak bu işleri kurcalamamız gerektiğini bildirdiler…
İkinci saldırının failleri de bulunamadı…
Uçan kuştan haberi olanlar, insanların birbirlerine çektiği telefon mesajlarına kadar takip edenler, ulu orta gazeteci döven şehir eşkıyasından haberdar olmadı…
Ancak şehir eşkıyasının güvenlik kuvvetlerine verdiğimiz ifadeden haberi oldu…
Çok şükür, o karanlık dönemin bittiğini, “şer cephesinin” dağıldığını görüyorum…
Artık kentte güvenebileceğimiz kamu yöneticilerinin olduğunu düşünüyorum…
Geniş bir kesim üzerinde oluşan güvensizlik ortamının artık sonlandırılmalı…
Bu yazı sonrasında şöyle bir soru sorulabilir…
Telefonları kim dinliyor?
Bu soruya cevap vermek için elde, bunu ispatlayacak kanıtlar olması gerekir…
Kimsenin de elinde böyle bir kanıt olduğunu sanmıyorum…
Belki de gerçekten şehirde artık hukuk egemen olmuş, hukuk dışı, kişisel egolarla telefon dinlemeler son bulmuştur…
Eğer halen devam ediyorsa, o zaman telefon dinleme kapasitesine sahip olanlar bellidir…
Onlar yakın takibe alınarak bu hukuksuzluk sona erdirilmelidir…
Sezai Matur, Sakarya Yenihaber