KUTLU DOĞUM
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’i doğru anlama gibi bir çaba göstermek yerine onu adeta bir masal kahramanı gibi algılayıp “Yürüyen Kur’an” olmak yerine örnek alınamayacak melekuti bir varlık gibi sunan bir geleneğin temsilcileri olarak muhafazakar anlayış, sahip olduğu medya imkanlarıyla bu yanlış tutumu katlandırarak sürdürüyor.
Hz. Muhammed’i anlayıp hayata taşımak yerine, yılda birkaç gün “anmakla” hayatlarında bir çeşni yapmak isteyen bu tutumu gelenek fazlasıyla besliyor. İslam’da hiç ama hiç yeri olmayan “kandil geceleri” vesile kılınarak televizyon, internet, radyo ve gazeteler aracılığıyla Hz. Peygamber’in aydınlık mesajı hayattan dışlanıyor, insanüstü kutsal bir çerçeve kazandırılarak izinde yürünecek örnek insan olma özelliği perdeleniyor.
Böylece, “Peygamber gibi olmak lazım” dendiğinde, “Biz kimiz ki onun gibi olalım, onun tırnağı bile olamayız” şeklindeki yanlış kudsiyet anlayışı yaygınlaştırılyor, Hz. Peygamber’in mesajı din adına uydurulan masalların gölgesinde bırakılıyor.
Yaşadığımız zamanın emperyalist sömürgeci devletleri, pratik hayatlarındaki din olgusunu nasıl seküler bir biçimde protestanlaştırdıysa aynı şekilde Müslüman halklar üzerinde de bu geleneğini sürdürüp bu süreci işletmek istemektedir. Ehli kitabın peygamberlerini pratik hayattan uzaklaştırma, dini belli zaman ve mekânlara has kılma düşüncesi bugün de sahneye konulmak, peygamber bilinci, ki dinin hayata aktarılmasında olmazsa olmazımızdır, yok edilmek istenmektedir.
Rasul bir güne ve haftaya sığmaz.
Allah için soralım kendimize: Bizler ne yapıyoruz? Nelerle iştigal ettiriliyoruz? Artık mektep öğretmenimiz Resûl; ana rahmine düşüşü, doğumu gibi gün ve gecelerle anılır oldu. Her şeyden öte bir sektör oluştu, onun ismi ile anılan. Artık o haftaların gelmesini çiçekçiler iple çeker oldular. Koskoca elli iki haftada bir hafta düşünülür oldu. Bu kısacık haftaya neler sığdırılmadı ki onun hakkında. Ehli kitabın,peygamberlerini yüceltmeleri gibi biz de vahye rağmen Resûlü yücelttik. Âlemlerin Rabbinin Kur'an'da ortaya koyduğu Resûl sınırlarını aştık. Öyle ki pratik hayatta daraldığımız, mücadelede sıkıştığımız, zorlandığımız anlarda mistik düşünceden de ötelere giderek;
"Yetiş ya Muhammed! Davan elden gidiyor." demeye başladık.
Ne oluyor bize? Basiretlerimiz mi kapanıyor? Vahyi, Peygamberi, örnek sahâbe neslini zamana taşıma uğraşlarımızla, mücadelemizle bu söylem ve eylemlerimizi eşitleyebiliyor muyuz? Cahilî toplumların artık icabet etmediği Mevlid merasimlerinin yerine âdeta dikte ettirilen "Kutlu Doğum Haftası" bizim kutsalımız olmamalı. Biz Resûl Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i her gün, her saat ve saniyelere taşırız. Aksi takdirde sekülerleşiriz.
Kur’an’ın anlattığı ve Kur’an’ı anlatan bir Peygamber gerçeği için bu gidişi insanlara sorgulatmak, bu hususta fazla çekingen davranmamak bir tevhidi sorumluluk olarak önümüzde duruyor.
En büyük hedefimiz, Allah'ın rızasına uygun bir yaşantı üzerine ölmek olsun. Gündüzlerini, gecelerini bu dine, davaya adayanlara, işinde, okulunda, evinde, hayatın her bir konumunda Allah'ın dinini düşünüp kafa yoran, fedakârlıklarıyla örnek olan tüm muvahhidlere selâm olsun.
Kaynak: www.tevhidedogru.com |
#