Recep Tayyip ERDOĞAN...
Recep Tayyip Erdoğan...Doğma büyüme İstanbul'lu.Kasımpaşa,Beyoğlu ilçesine bağlı bir semti İstanbul'un.Aslında kökü Pomanya'lı.Halen Ukrayna sınırları içinde bulunan ve halkının Rumlardan oluştuğu sözde özerk ama resmiyette Ukrayna'nın bir toprak parçası.Zaten memeleketi sanılan 2004 ylında gittiği Rize mitinginde en ön saflarda hemşehrileri "Sayın başbakanım,memleketiniz Pomanya'ya hoş geldiniz" pankartı ile karşılamış ve o da kendilerine el sallamış,sevgi gösterisinde bulunmuştu.
Kasımpaşa'daki Piyalepaşa İ.Okuluna 1074 no ile başladı.Sonra okul müdürünün de yol göstermesi ile babası onu İstanbul'da tek olan İstanbul İmam Hatip Lisesine kayıt ettirdi.Yıllar sonra bir mitingte okuyup ta suçlu bulunup hapse atılacağı şiirle işte bu yıllarda tanıştı.Favori şairleri N.Fazıl Kısakürek ve garip ama Ziya Gökalp idi. Futbolla da yine bu yıllarda haşır neşir olmaya başladı.15 yaşında lisanslı futbolcu oldu.Bütün bunlar enerjisini alamıyordu ve Milli Türk Talebe Birliğine üye oluyordu.Bu yıllar da 1970 li yıllara tekabül ediyordu.
12 eylül 1980 ihtilali zamanlarında kazandığı İktisadi ve İdari Bilimler Akademisini bitiriyordu.Üniversite yıllarında Beyoğlu Milli Türk Talebe Birliğindedir ve bir dönem de başkanlık yapar.12 eylül ihtilali ile birlikte bütün gençlik teşkilat ve oluşumları incelemeye alınır ve hatta sadece üye olmaktan dolayı bile yargılanır ama ne yazık ki Milli Türk Talebe Birliği üyeleri hiç bir soruşturmaya tabi olmaz.Güya onlar hiç bir safta yer almamıştır.Yani ne vatan kurtarma çabasında olmuşlar ne de vatan bölme çabasında(!).
R.Tayyip Erdoğan tam 18 yaşındayken Milli Selamet Partisine üye oluyor.Önce Beyoğlu gençlik kolları başkanlığı yapıyor.12 eylül ihtilali ile birlikte bu faaliyetleri bitiyor ama 1983 senesinde M.S.P. devamı olarak kurulan Refah Partisine katılıyor ve Beyoğlu ilçe başkanı oluyor.1985 de ise Refah Partisinin İstanbul il başkanı oluyor.1986 seçimlerinde milletvekilliğine adaylığını koyuyor ama seçilemiyor.1989 da ise Beyoğlu belediye başkanlığına adaylığını koyuyor ve yine seçilemiyor.1991 seçimlerinde yine milletvekilliğine aday oluyor.Seçimleri kazanmış ve milletvekili olmuştur ama tercihli oy sistemi karşısında en yakın arkadaşlarından biri olan ve sıralamada kendisinden sonraki Yüksel Baş'a kaybetmiştir.Hatta Ankara'ya yemin edip göreve başlayacağı inancı ile gitmiştir.Geri dönüşü hüzünlü olmuştur.Ama Tayyip Erdoğan pes etmiyor.Siyaset kanına işlemiş ve inat etmiştir bir kere.
Recep Tayyip Erdoğan'ın sonsuz sadakatle bağlandığı ve kendisine evladım dediği Necmettin Erbakan ile artık arasına buzlar girmiş ve parti içinde sivri konuşma ve çıkışları ile Erbakan'ın tepkisini çekmiştir.Kendisine verilen görevlerinin dışına çıkıp Türkiye ve dünya siyaseti üzerine fikirler üretmeye ve bunu değişik yerlerde deşifre etmeye başlamıştır.Türkiye'nin eyalet sistemine geçmesini istediği sözleri de işte o zamanlar söylemeye başlamıştır.
1994 yılı ve R.Tayyip Erdoğan,Erbakan'ın bütün muhalefetine rağmen İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına Refah Partisi'nden aday olur.R.Tayyip Erdoğan'ın zafer yılları başlıyordur artık.Önü de açılmaya başlamıştır.Yıllardır kadınları İslam üzere mahrem olarak gördüğünü deklare eden ve özellikle baş örtüsü konusunu kalkan olarak kullanıp zıplayan,ancak eline imkan geçtiğinde sümen altı eden zihniyet, bayanları İstanbul büyükşehir belediyesi başkanlığı seçimlerinde ön saflarda savaştırıyor ve bu konuyu R.Tayyip Erdoğan şöyle yorumluyordu;"Kadınları mutfaktan sokağa çıkarttık ve zafer elde ettik."
R.Tayyip Erdoğan,zamanın meşhur ve medyatik kişileri olan DYP adayı İlhan Kesici ile CHP adayı Zülfü Livaneli'yi geçip İstanbul büyükşehir belediye başkanı oluyordu.Halka bunu süpriz olarak görmesini deklare eden güdümlü medya zaman gelecek yıllar sonra planlı bir gidişat olduğunu da küçük puntalarla köşelerinde yer verecekti.
Yıl 1995 ve R.Tayyip Erdoğan İstanbul büyükşehir belediye başkanıdır.Amerika'nın güya üçüncü dünya ülkelerine demokrasi götürmek için örgütlediği sivil toplum ötgütü yetkilileri kendisi ile ilgilenmeye başlamıştır.1994 öncesine kadar İstanbul için çok şeyler yaptıklarını söyleyen gelmiş geçmiş bütün belediye başkanları sonuçta bakılmıştır ki aslında hiç bir şey yapmamışlardır.Fakat R.Tayyip Erdoğan 1,5 sene gibi kısa bir sürede İstanbul'un adeta sülietini değiştirmiştir.Kısaca çok başarılıdır.Kardeş belediyecilik,uluslararası kredi anlaşmaları,yabancı şirketlerin İstanbul için bir şeyler yapmaları neticede dünya kenti olan İstanbul'un adeta şekli değişiyor.Güdümlü medya o zamanlar bu gelişmeleri zihniyetini eleştirse de R.Tayyip Erdoğan'ın elinde sihirli bir değnek olduğu konusunda fikir birliği edip halkı kandırıyordu.Gerçekten de öyle miydi acaba?
1996 yılları.R.Tayyip Erdoğan artık İstanbul'u aşmış ve elindeki sihirli değneğin gücünü Anadolu yollarında deneyecekti.Çeşitli illerde o artık mitingler düzenliyor ve kalabalık kitlelere Türkiye ve dünya siyaseti hakkında fikir beyan ediyordu.Halbuki kimse bilmiyordu ki malum örgütler ve onun yerli iş birlikçileri bütün organizasyonları yürütüyordu.1997 ylında Stratejik Mori ile Stratejik Anadolu Araştırmalar Vakfı Türkiye genelinde kamuoyu araştırması yaptırıyor ve güdümlü medya aracılığı ile halka şu sözlerle R.Tayyip Erdoğan'ı dikta ettiriyordu."Yapılan araştırmaya göre Türk Milleti'nin büyük çoğunluğu R.Tayyip Erdoğan'ı beğenmekte ve desteklemektedir."Peki bu sadece olası bir seçimde R.Tayyip Erdoğan'ın tek başına seçim almasına yeter miydi? Türk halkının nabzını çok yakından bilen malum örgütler planlarına ara vermeden devam ediyordu.Bu yetmezdi ve R.Tayyip Erdoğan başarısının yanında bir kere de olsa halkın gönlünde mazlum olmalı ve taht kurmalı.Çünkü onlar da çok iyi biliyorlardı ki Türk Halkı mazlumları çok sever ve bağırlarına basardı.Yıl 1997 ve yine bir Anadolu mitingi ve malum şiir.Ve R.Tayyip Erdoğan,var olan sistemi değiştirmeye yönelik halkı yönlendirme ve etkileme suçu ile mahkeme ediliyor ve suçlu bulunup başkanlığı da elinden alınarak hapse atılıyordu.Üstelik suçsuzdu.Güdümlü medya zihniyetini güya sevmiyor ama manşetlerinden de düşürmüyordu.Etki tepki meselesi.Medya manşet atıp etkileyecek ki vatandaş tepki versin ve R.Tayyip Erdoğan'ı bir kat daha fazla sevsin sahiplensin.Herşeyi elinden alınmıştır artık.Üstelik siyasi yasak da gelmiştir kendisine.Halk arasında köprüler hapiste kaldığı sürece atılmamış ve Ulus Kasetçilikten çıkarttığı Şiir kasedi ile milyonlarla arasındaki gönül kapısı devamlı açık kalmıştır.Artık zamanı gelmiştir.
Yıl 1999 ve seçimler yapılıyor.CIA güdümlü bir operasyonla Türkiye'ye şartlı paket yapılan Apo seçim hükümeti başbakanı Ecevit'e seçim malzemesi yaptırılırken diğer yandan MHP başkanı Devlet Bahçeli'nin söylemleri diğer siyasi partilerin de irtifa kaybetmesi ile seçimlere giriliyor ve DSP birinci parti,MHP ikinci parti oluyor.Saadet Partisi ise ancak beşinci parti olabiliyordu.Akabinde kurulan DSP,MHP ve ANAP ortaklı koalisyon hükümeti fazla uzun ömürlü olamıyor ve malum örgütlerin sinsice organizasyonu sayesinde yerle bir ediliyor.Düğmeye basılmıştır.
Yıl 2002 ve artık hazırlıklar son aşamaya gelmiş R.Tayyip Erdoğan dağılan Saadet Partisinden ayrılan arkadaşları ile birlikte acilen AKP yi kurmuş ve seçimlere girilmiştir.Zaten yıllar öncesinden güdümlü medya R.Tayyip Erdoğan'ı seçimlere hazırlamamış mıydı?Yıllar boyunca güdümlü medya halk arasında etkisini göstermiş ve kendi kendimize "Bu adam İstanbul'u bak ne hale getirdi.Seçime girse Türkiye'yi ne hale getirir ve girerse de oy veririz" demedik mi? İşte gün o gündür.Seçimler olur ve AKP tek başına iktidardadır.Planlar tutmuştur.Yasaklı olan R.Tayyip Erdoğan'ın da önü açılır ve değişik bir operasyonla o da meclise girer.Gelin görün ki on yıl öncesinin R.Tayyip Erdoğan'ı artık değişmiştir.Üstelik fikir ve söylemleri ise tam zıttıdır.
Artık bugüne gelelim.Beş yıl oldu.gelişen olaylara bir bakarak durum değerlendirmesi yapalım.Konumuz R.Tayyip Erdoğan ya.On yıl öncesine ve şimdikine bir bakalım.Dersler alalım.Kanmayalım.Samimi olalım.Neticede R.Tayyip Erdoğan seçilmiş biridir.Tesadüf değildir.Gidişatı,söylemleri ve yaptıkları seçilmesinde etkili olmuştur.Birilerinin onu seçmesinden bahsediyorum.Malum örgütler ve sivil toplum kuruluşları ve onun yerli iş birlikçileri ve bizim güdümlü medyamız.El birliği yaptılar.Öyle bir rüzgar estirildi ki adeta fırtına.Soruyorum herkese;sonuçta R.Tayyip Erdoğan'ı biz mi seçtik yoksa seçilmesi mi gerekiyordu? Bizler alet olduk.Milletçe saflığımız ve iyi niyetimiz kullanıldı.Maalesef bizi bizim silahımızla yine bizden biri gibi gözükenlerle içten vurdular.
Terörist başına "sayın",Asil Türk Askerine "kelle"diyen bu ülkenin ne acıdır ki hala başbakanı maalesef.Başka bir şey söylemeye gerek yok.
Buradan Türkiye aleyhine gelişen ve bu hükümetçe pirim tanınan bir sürü olayları saymaya kalksam sayfalar almaz.Zaten anlatmak değil önemli olan anlamaktır ve farkına varmaktır.Farkına varıp kendimize geldiğimizde, bu ülkede asla Adnan Menderesler,Süleyman Demireller,Mesut Yılmazlar ve asla ama asla R.Tayyip Erdoğanlar yetişip üremeyecektir.Bu ülkeye hizmeti geçen herkese başta Atatürk olmak üzere bugüne kadar kim gelip geçmişse sonsuz şükranlarımı sunuyorum.Kim de bu ülkeye ihanet noktasında zarar vermişse tarih onu affetmeyecektir.Ben bu ülkenin asil sahibiysem ve devleti de ben oluşturuyorsam, ben varsam devlet varsa gün gelecek ve ben de göreceğim herkesin millet önünde hesap verdiği günleri.Galiba asıl olan Allah karşısında verilecek hesap değil mi?....
#