Namazda çiklet çiğnenmez
Son yıllarda estirilen bireyselleşme rüzgarı insanların hayata bakışlarını hayatı yorumlamalarını toptan ve en başından değiştiriyor ve insanlar bireyselleştikçe sadece tüketen varlıklar haline geliyorlar.Çevrelerinde olup bitenlere karşı ilgisiz ve oldukça da duyarsız kalarak adeta kendilerinden başka hiçbir şeyi var kabul etmiyorlar.Bireyselleşme rüzgarının tüm insanlıkta bıraktığı izler kadar bizim için asıl önemli olanı ise Müslümanlar üzerinde bırakmış olduğu olumsuz izlerdir.Müslümanlar Kur’anda kendilerine verilen emir ve yasaklar ölçüsünde İslam ile olan bağlarını güçlendirirler ve ortaya koymuş oldukları her iş onların imanlarının bir göstergesi olur.Hayata geçirdikleri her emir Müslümanların varlık sebeplerini anlamlandırır.Müslümanlar bunu yaparken en başta doğru zamanda ve doğru yerde olmak durumundadırlar.İslamın en önemli farzlarından namazı düşünelim mesela;
Namaz zamanı belli yapılış şekli belli bir eylemdir.Zamanında kılınmayan bir namaz olması gerekeni hiçbir zaman yansıtmaz ve bu anlamıyla da tam manasıyla yerine getirilmiş sayılmaz.Güneş doğduktan sonra kılınan bir sabah namazı ancak kendini affettirme gayretidir ve Allah katında adil bir şekilde değerlendirilecektir.Yine namaz yerine getirilişi esnasında başka hiçbir şeyle ilgilenmemeyi gerektiren bir eylemdir.Mesela namaz kılarken çiklet çiğneyemezsiniz.Namaz kılarken sağa sola bakamazsınız.Namaz bu anlamıyla da çok ciddi bir iştir ve Allah’ın Kur’anda en çok vurguladığı eylemlerden birisidir.
Müslümanlar asıl kaynaklarından koptukça ve bu kopuşu başka bir hedefe doğru koşarak gerçekleştirdikçe bilhassa son iki yüzyıldır kimliklerini ve kişiliklerini kaybettiler.Edilgen ürkek kendine güvensiz karşıtına sığınarak varolmayı maharet sayan direnmeyi direnebilmeyi öncelemeyen bir topluluk haline geldiler.Ulus devletlerin icadı ile pompalanan ırkçılık ve oligarşik oluşumlar halkları tamamen bitme ve tükenme noktasına getirdiler.
Fakat özellikle sosyalist akımların halkların umut kaynağı olma alternatifinden uzaklaşmaları ve bunun öncesinde de yavaş yavaş tohumları 19.yüzyılın ortalarında atılan İslami ıslahat ve devrim söylemlerinin 20.yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte Kuzey Afrika Ortadoğu Pakistan coğrafyalarında şekillenerek bir güç olma yolunda ciddi bir İslami uyanış sürecine etki etmeleri ve İran İslam devriminin vermiş olduğu moral katkısı ile en genel tanımıyla İslam halkların alternatifi konumuna gelmiş oldu.
Türkiye’de de sağcılıktan muhafazakarlıktan ve sığınmacı anlayıştan ayrışarak kendilerini İslami Direnişe atfeden ve Tevhid-Adalet-Özgürlük sürecini yaşamaya ve yaşatmaya kendilerini adamış Müslümanlar uyanış ve direniş sürecini beraber yürütmeye çalışırlarken ellerinde olanları yitirmeden ellerine almış oldukları ıslahat ve devrim reçetesinin sosyal ve toplumsal dinamiklerini hayatlarının bütününe yayabilmenin çabasını güdüyorlar.
Bugün itibariyle de yapıp edilenler ciddi açılımlar olarak görülebilir.Özellikle tevhidi geleneğin kendine olan güvenini ispatlaması bunun en açık göstergesidir.Artık yıllarla ifade edilen başörtüsü platformları eylemlilikleri Türkiye’de azmin zaferi olarak görülmelidir.Bu eylemler nicelik açısından olmasa bile nitelikleri açısından çok ciddi sosyal açılımlara alan açabilecek eylemlilikleridr.Aynı ciddiyet ve aynı kararlılıkla sürdürüldüğü takdirde buradan varılacak çok hoş hedeflerin olacağıda muhakkaktır.Tabi ki ;
Eylemlerde çiklet çiğnememek şartıyla...