GEYVELİ KORE GAZİSİ RIDVAN ÖZER "VATAN SİZLERE MİNNETTARDIR"
Gazeteci Öğretmen Mehmet Aydoğan, Geyve'nin Alifuatpaşa Mahallesinde oturan 94 yaşındaki Kore Gazisi Rıdvan Özer ile görüştü.
Kore Gazisi Rıdvan Özer: "On günlük evli iken önce askere, sonra da Kore Savaşına gittim. Süngü elimizde, 4 gün 4 gece yakın mesafeden, Allah! Allah! Allah nidalarıyla Çin askerini geri püskürttük ve Güney Kore savaşı kazandı." dedi.
İZMİT'TE ASKER İDİM
Ben, Kore Gazisi Rıdvan Özer, nüfus cüzdanımda ismim Rızvan'dır. Mahalledeki adım Rıdvan'dır. 1929 yılında Geyve'nin Alifuatpaşa eski adı İstasyon mahallesinde doğdum. 1950 yılında on günlük evli iken İzmit'e askere gittim. Tabi o zamanki yolculuklar kara tren ile yapılırdı. Kocaeli'nde askerlik yaparken Güney Kore ile Kuzey Kore arasında savaş başlamış. Çin'in, Kuzey Kore'yi desteklemek için savaşa katılmasıyla, Amerika da Birleşmiş Milletler konseyini toplayarak Güney Kore'yi desteklemek amacıyla savaşa katılma kararı almış. Dönemin Adnan Menderes hükümeti Meclis'te, Birleşmiş Milletlere girebilmek için,Türk askerini de Güney Kore savaşına gönderme kararını almış.
KORE YOLCULUĞU BAŞLIYOR
Komutanlarımız Albay Tahsin Yazıcı, Albay Celal Dora, Albay Nuri Pamir bizlere şunları söylediler: Evlatlarım, Güney Kore'ye destek olmak için savaşa gitmemiz gerekiyor. Herkes ailesine mektup yazsın, helalleşsin. Gidiş var, dönüş olmayabilir.
Geyve'den, Çengel köyünden, Mekşe Köyünden, Akyazı'dan birçok arkadaşım vardı. Mektup ile ailemize durumu izah ettik. Trenle yolculuk günümüzü bildirdik. Alifuatpaşa'ya gelince tren durdu. Anne, babam, eşim Ümmühan, akrabalarım ve yüzlerce kişi Alifuatpaşa istasyonunda bizleri bekliyorlardı. Ellerini öpüp helalleştik.
Eşim Ümmühan palaskamı istedi. Meğer Alifuatpaşa istasyon şefinin hanımı "Savaşa giden kocanın palaskasını alıp saklarsan, kavuşmak nasip olur." demiş. Ben de palaskamı eşime verdim. Ankara- Etimesgut'ta bir gece kaldık, ertesi gün İskenderun'a gittik. İskenderun'da gemiye bindik. 31 gün sonra 16 Eylül 1950 günü Kore'nin Busen şehrinde karaya çıktık. Trenle Tege şehrine gittik. On beş gün koğuşta kaldık.
ATEŞ ÇEMBERİNİN İÇİNDEYİZ
Şimdiki Güney Kore'nin başkenti Seul şehrinde bir gece kilisede kaldık. Ertesi gün cepheye gittik. 15 bin 500 Türk askeri vardı. 15 ay Kore'de savaştık. Amerika askeri bize destek olmadı. Uzun süre top, tüfek atımı yapıldı. Mermimiz bitti, düşman iyice yaklaştı. Yakın mesafe süngü savaşı başladı. 4 gün 4 gece süngü ile mücadele ettik. Biz süngü savaşı yaparken hoca arkadaşlar devamlı sala ve ezan okuyordular. Komutanlarımız "Ya Allah Ya Bismillah! Hücüüümmmm aslanlarım!" diye kükreyince; "Allah! Allah! Allah!" nidaları göklere yükseldi ve saldırımız daha da şiddetlendi. Çinli ve Kuzey Koreli askerler feleğini şaşırıp, geri çekilmek zorunda kaldılar.
AYAĞIM KOPTU BENİ BIRAK, KENDİ CANINI KURTAR
Savaşın en şiddetli anıydı. Mermiler, bombalar havadan yağmur gibi yağarken, Akyazılı arkadaşım yaralandı. Onu sırtıma aldım, ateş çemberinin dışına taşıyordum.
Akyazılı arkadaşım: "Atılan şarapnel ayağımı kopardı. Ben kan kaybından giderim. Beni bırak, arkadan düşman hücum ediyor, sen kendini kurtar. Bu vatanın sana ihtiyacı var." diye bağırdı. Bırakmadım, yine ateş çemberinden uzaklaştırmaya çalışıyordum, arkadaşım sırtımdan zorla indi. Baktım ki gerçekten ayağı kopmuş. Su gibi kan akıyor. Mevziden kenarı sürüklerken, atılan mermi ile şahadet şerbetini içti.
UÇAK İLE JAPONYA'YA GİTTİM
Üç yıl süren Kore savaşında 640 Mehmetçiğimiz şehit düştü. Şarapnel beni de kolumdan yaraladı. Beni uçağa bindirdiler Japonya'nın başkenti Tokyo'ya götürdüler. Bir ay hastanede tedavi gördüm. İyileşince tekrar Kore savaşına katıldım.
NAMAZ KILARKEN BULUT ÜSTÜMÜZÜ KAPLADI
Hem savaşıyor hem de dini vecibelerimizi yerine getiriyorduk. Gür sesli askerler ezan okuyor, sala okuyordu. Bu ezanlar, salalar bize coşku, düşmana korku veriyordu. Kurban bayramı namazını kılmak için uygun yerde toplaştık. Sesi güzel olan arkadaş ezan okudu. Sabah namazını kıldık, gün ışıdı. Düşman bizi böyle toplu olarak görürse bomba atar. Cenabı Allah'ın lütfüyle kara bir bulut üzerimizi şemsiye gibi kapladı. Namaz bitti bulut da dağıldı. Mevlam düşmanın görüş açısını kapattı ve bizi korudu.
AYLA FİLMİNİN KONUSUNA ŞAHİT OLDUM
Bizim komutanlardan Süleyman Astsubay, savaş meydanında 5 yaşlarında Koreli küçük bir kız buldu. Bu kız yetimdi ve evini de bilmiyordu. Süleyman komutan kızı yanına aldı ve Ayla ismini verdi. Kız çocuğu askerlerin neşesi oldu. Süleyman komutan ile Ayla kısa sürede baba-kız gibi oldular. Biz 15 ay sonra ülkemize döneceğimiz zaman, Süleyman komutan bu kızı da Türkiye'ye getirmek istedi. Fakat Kore kanunları müsaade etmedi. Bu olayı ve diğer hatıraları evlatlarıma, torunlarıma, gelen-gidene anlatırdım. Yıllar sonra oğlum Sabri, bu olayın filminin çevrildiğini söyledi. Çok duygulandım.
KORE SAVAŞINDA RADYO MUHABİRİ İLE BULUŞTUM
Savaşın en şiddetli zamanı memlekete mektup yazamadım. Annem, babam 6 ay benden haber alamayınca; herhalde şehit oldu, diye düşünüyorlar.
Türkiye radyo muhabiri Kore Savaşının yapıldığı yerlerde dolaşır, haber toplar, askerlerle sohbet ederdi. Topladığı bu haberler, haftada bir saat Ankara Radyosundan yayınlanırmış. Cenabı Allah'ın tevafuku radyo muhabiri, bir seferinde de bana rastladı. Adımı, soyadımı, memleketimi sordu. "Adapazarı'nın Geyve ilçesine bağlı İstasyon mahallesinden Kazım oğlu, Rıdvan Özer, köyüme ve Türkiye'ye selam söylüyorum." dedim.
Bu haberi Alifuatpaşa'daki Süleyman dayım, radyodan dinlemiş. Sevinçten tüfek atmış. Komşular, yangın var zannederek dayımın evine gitmişler. Dayım " Yeğenim Rıdvan ölmemiş. Az evvel radyo söyledi. İçimdeki yangını söndürmek için silah attım." demiş.
TÜRKİYE'YE GERİ DÖNÜŞ
640 şehit verdik. 15 ay savaştığımız Kore'den geri dönüş hazırlığı başladı. Babama mektup yazarak, İzmir limanına geleceğimizi bildirdim. Bizim gençliğimizde evde baba varken hanıma mektup yazılmaz. Mektup aile reisi adına gönderilir, içinde bir satırla eşine, çocuğuna selam yazılırdı. Kore'de gemiye bindik 29 günde İzmir limanına geldik. Binlerce kişi limanda bizi karşıladı. Babam ve Akif amcam da ordaydı.
AYAKLARI VARMIŞ
İzmir'den trenle Alifuatpaşa'ya geldik. Yüzlerce sevenlerim beni istasyonda bekliyorlardı. Arkadaşlarım sevinçten beni omuzlarına aldılar, eve kadar getirdiler. "Ayakları yok! Ayakları kopmuş!" sözü ara sıra kulağıma geliyordu. Beni evin önündeki sandalyeye çıkardılar, ayağa kalktım. Selamlama konuşması yaptım. Bu sefer "Maşallah, ayakları varmış, kopmamış!" sözü duyulmaya başlandı. Meğer, Kore savaş muhabiri radyoda, savaşta olan biteni anlatırken; şu kadar şehit verdik. Şarapnel, şu kadar askerin ayağını kopardı, diyormuş. Beni de arkadaşlar omzunda taşıyınca "Zavallının ayakları kopmuş" diye düşünmüşler.
Ben sağ salim vatanıma döndüğüm için babam, 12 tana kurban kesti. Kuran-ı Kerim ve Mevlit okuttu. Davetlilere ziyafet çekti.
ONUR BERATI ALDIM
25 Haziran 2000 tarihinde Güney Kore Cumhurbaşkanı Kim Dae Jung, tüm Kore gazileriyle beraber bana da Teşekkür Beratı ve madalya gönderdi. Beratta şunlar yazılıdır: Güney Kore halkının bağımsızlığını kazanması için Türkiye'den gelip burada savaşarak gazi olan Gazi Rızvan Özer'e teşekkür ederiz.
Ayrıca Kore Savunma Ataşeliği, Kore Büyük Elçiliği, Türkiye Muharip Gaziler Derneği çeşitli plaketler ve beratlar verdi. Bizleri unutmadıkları için teşekkür ederim.
VATAN SAĞ OLSUN
Kimimiz Çanakkale'de, kimimiz Kore'de, kimimiz yurdun değişik yerlerinde bu vatan için savaştık. Yeter ki vatan sağ olsun. Şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı günler diliyorum.
Kore savaşıyla ilgili hatıralarım çoktur, ama hem ihtiyarladığım için hem de bir müddet önce eşim Ümmühan hanım vefat edince, hatıraların çoğunu unuttum. Bunun için kusura bakmayın.
Mehmet AYDOĞAN-Estağfurullah, vatan sizlere minnettardır. Ağzına, yüreğine sağlık. Rıdvan amcanın elini öptük, hayır duasını aldık, vedalaştık. Mehmet AYDOĞAN