CORONA SALGINI

Feridun Eser

Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayılan virüs, ülkemize de ulaştı.

Bu, dünyanın gördüğü ilk salgın değil son salgın da olmayacak! Dünya üzerinde bizden önce olduğu gibi gibi bizden sonra da çeşitli salgınlar görülecektir. Ancak bu kez hızlı bir yayılım var, neden? Çünkü dünya küreselleşti; tüm ülkeler bir şekilde iç içe geçti, irtibatlar arttı ve yayılım da arttı, kolaylaştı. Yine öncekilerden farklı olarak iletişim teknolojileri o kadar gelişti ki haberler hızla yayılıyor; hızla yayılan haberler ve virüsün de küresel irtibatla hızla yayılması paniğe yol açıyor, paniği artırıyor. Böyle bir ortamda sakin ama dikkatli, tedbirli olunması gerekiyor. Kendimizin ve sevdiklerimizin, yakınlarımızın sağlığı için alınan tedbirlere mümkün olduğunca uymamız, hepimizin menfaatinedir. Yayılımı, bulaşıcılığı durdurmanın yolu, sosyal teması kesmektir. Aksi takdirde sağlıkla birlikte (ekonomik sıkıntılar dahil) birçok şeyi yitirme riski var; hatta ölüm riski var; görüyoruz. Kurallara uyalım, uymayanları uyaralım.

Corona salgını hakkında basın yayın organlarında ve sosyal medyada birçok komplo teorisi dolaşıyor; bunların çoğu ürkütücü! Bunların her birinin kendilerince doğruluk payı olabilir, buna itiraz edemem; ancak her şey (dedikleri gibiyse) komployu tasarlayanların istediği gibi olacak mı veya olur mu, oluyor mu? Hayır, onların bir hedefi veya hedefleri olabilir ancak her şey, her zaman, tam olarak onların planladığı gibi olmuyor, olamaz da! Her şeye etki edemezler; dünya üzerinde öyle bir güç yok. Kimse kendini Tanrı sanmasın, Tanrı’nın yerine koymasın. Birileri kendilerinde bu gücü görüyorlar veya görüyor olabilirler; hatta bunlar kendilerince Allah’a meydan okuyabilirler; tarihte de böyle oldu. Tarihte buna uygun birçok örnek var. Bu konuda da rahat olmak ancak önlem almak, uyanık olmak gerekir. Her şeye etki edemezler.

Komplocu düşüncelere değer verdiğimiz kadar şu izah tarzına da değer vermemiz ve dikkate almamız gerekir. Bu da bir bakış açısı. Komplo teorileri ne kadar güvenilir bilmem ama işin içinde bir de ilahi kader, kaza yani Allah’ın eli ve takdiri vardır. Bu, unutulmamalı. İlahi dinlere inanan herkes (Yahudi ve Hıristiyanlar dahi) gibi Müslümanlarda da bu inanç var. İslam’a göre olan biten her şey, Allah’ın izni ve rızasıyla oluyor; o izin vermediği sürece hiçbir şey olamaz. Her şey Allah’tan!.. Peki Allah niye bu tür durumlara (afet, salgın vs) izin veriyor? Elbette buna ilahiyatçılar, din alimleri daha net, daha iyi cevaplar verebilir. Ben, kendi bildiğimce cevabımı vereyim. Öncelikle bu bir imtihandır ve ikazdır; anlayabilene!.. Çünkü buna işaret eden ayetler ve hadisler var. Buna göre günahlar, açıkça ve yaygın işlendiği zaman bu tür belaların, ikazların geleceği ayet ve hadislerde belirtiliyor. Bu bağlamda ataların ve bilgelerin de sözleri var; “kul azmadıkça Hak bela vermez”, gibi!.. Bu gibi durumlarda samimiyetle tövbe etmek, salih amelleri artırmak, bolca dua etmek, bol sadaka vermek, hayırlı işler yapmak istenir, gerekir ve tavsiye edilmiştir. Ancak Rabbin rızasına uygun ve onu memnun ederek kurtuluş mümkündür. Dünyada meydana gelen hiçbir olay ilanihaye yani sonsuz değildir.Dünyanın kendisi gibi, üzerinde olan her şey geçicidir; bu da geçecektir; öncekilerin geçtiği gibi. Tabi komplo teorilerine inanıp da bu tür izahlara inanmayanlar olabilir; o da ayrı bir konu, üzerinde durmayacağım. Peki bu nasıl bir imtihandır? Şöyle söyleyebilirim: Böyle durumda insanlar itiraz ve isyan edecek mi; düşkünlere, ihtiyacı olanlara yardımcı olacaklar mı, tövbe ve salih amelle Allah'a yönelecekler mi vs şeklinde bir imtihan olabilir. Nitekim bu imtihanı kazananlar da var kaybedenler de; görüyoruz.

İslam, hıfzı sıhhayı önerir; yani sağlığı korumayı! Bunun en önemli yolu da, temizliktir. Dünya, şimdi temizliğin önemini adeta yeniden keşfediyor; biraz trajikomik bir hal değil mi; bu yüzyılda!.. Ancak temizliği sadece bedensel, maddi temizlik olarak algılamamak lazım; çünkü insan sadece bedenden, maddeden ibaret değildir. Manevi, kalbi, ruhi temizliğin bir kenara itildiği, önemsenmediği temizlik, yarım kalmış olur; istenen, bu değildir.

Ay’a, Mars’a, uzaya gitmeyi planlayan insanlar evin önüne, sokağa çıkmaya çekinir oldular. En yakınlarıyla görüşemez oldular. En sevdiği işleri yapmaya çekinir oldular. Demek ki hayat, böyle de sürebiliyormuş; böyle bir hayat da mümkünmüş. Tabi ki her zaman için farklı bir yaşam ve yaşam tarzı mümkündür. Bir salgın, ufacık bir virüs, hayat tarzını nasıl değiştiriyor ve insanları, bilim adamlarını, tıp çalışanlarını ne kadar uğraştırıyor; strese, paniğe yol açıyor vs.

Allah’a isyan eden ve ilahlık taslayan Nemrud’u hatırladım, kendini çok güçlü görüyordu; ancak o hayatını, bir sinekle feci bir şekilde kaybetmişti. Hiç hesapta yoktu; bu, kimsenin de aklına gelmezdi değil mi? Bu olay üzerinde düşünmek gerekir. O zamanın en kudretli kişisi olan Nemrut, neyi planlıyordu; ne ile karşılaştı ve ne oldu? Dünya üzerinde hiçbir güç, sınırsız etkiye sahip değildir.

Her şeyin geçici olduğu dünyada, bu salgın da geçecektir. Bu salgın bize sabrı öğretebilir, sakinliği, hayatı daha yavaş yaşamayı öğretebilir; nitekim deliler gibi iş için, dünya için koşturuyorduk değil mi? Bakın, hayat, nasıl yavaşladı, duraladı! Yine bu salgın bize farklı bir yaşam tarzının olabileceğini de gösteriyor. Musibetlerden ders çıkarmak gerekir. Biraz sabır; sabır, insanı olgunlaştırır.

Evde kal Türkiye. Evde kal Geyve! Kendine, çevrene, yakınlarına iyilik etmiş olursun. 

Geçmişler olsun.