Hangimiz mezun olmadık çılgınlar gibi!
Kepli balolu mezuniyet kutlamalar Hristiyan âdetiydi, kim bir kavme benzerseydi, zinhar haramdı; gençler çok çalıştılardı, biraz eğlenmek onların da hakkıydı, kutlama da mı yapmayalardı… Kutlamalarda yapılan taşkınlıklar ve mezunların dünyamıza varlıklarını armağan etmiş pozlarını da eklersek aşağı yukarı mesele bundan ibaretti yakın zamana kadar. Ne yazık ki bununla kalmadı. Yalnızca üniversiteyi bitiren gençler tarafından yapılan mezuniyet kutlamaları birkaç yıldır lise, ortaokul, ilkokul derken anaokullarına kadar indi. Bu yangının körükçüsü de bazı idealist ve faal öğretmenler oldu.
Aidat toplayarak, yardımcı kaynak kitap aldırarak eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik hizmetlerine bir de mezuniyet organizasyonlarını eklediler. Öğrencileri onlara göre bir hamurdu zaten, şimdi sadece o hamuru yoğurup her yaştan boy boy mezunlar ve mezuncuklar yaptılar. Sonra eserlerinin karşısına geçip kendileriyle gurur duydular. Çocuklar mutluydu. Tamam giyecek kıyafeti, katılacak parası, beraber gidecek anne babası olmayan çocuklar bu organizasyonlara dışarıdan bakmakla yetindiler ama olurdu böyle ufak tefek fireler. Öğretmenler anne babaları da aldılar sonra. İşin aslı bunu nasıl becerdiler bilmiyorum. Herkesten “durun ne yapıyorsunuz siz, çocuk bunlar, küçük şeylerden mutlu olmak onların nişanesi, bozmayın onları” demelerini beklemiyordum. Ama hiçbir müspet amaca hizmet etmeyen bu etkinlik savurganlık diye bari canlarını sıksaydı.
Oysa her şey o kadar normaldi ki anlayamıyorlardı beni. Gerçi içlerinde tasvip etmeseler de “eller ne der” diye kaygılananlar vardı. Çocuklarının boyunları bükük kalırdı yoksa arkadaşlarının içinde ya da diğer veliler cimrilik ettiklerini düşünürdü, nelerine lazımdı. Her şey çocuklar içindi, masraftan kaçmamak lazımdı.
Sonra “büyük” gün gelip çattı. Öğretmenler, aileler, çocuklar gösterişli salonlarda, gösterişli üst başlarıyla, gösterişli yemekler yiyip gösterişli kutlamalar yaptılar. Dürülüp kurdele bağlanmış diplomaları dürbün yapıp ormanda keşfe çıkacak yaştaki çocuklar, kocaman sahnelerde kocaman alkışlar aldı. Ağzından emziği az evvel alınmış kadar küçük mezuncukların kepli fotoğrafları facebookları, instagramları süsledi. İltifat marifeti geçti. İnsan aldandı. İnsan aldattı.
Sonra ne mi oldu? O minik “prens” ve “prenses”ler birer büyük kırıntısı oldu. Çocuklukları kalmadı. Dışarda diğer çocuklarla oynadıkları oyunlar onlara “çok saçma” geldi. Babaannelerinin yaptığı sütlacı değil, geçen gün dışarda yedikleri tatlıyı istediler. İstediklerini elde edene kadar ağladılar. Evin patronu oldular. Kumanda onların eline geçti. Engelli birini görünce korktular. Suriyelileri küçümsediler. Kardeşleriyle anlaşamadılar. Yaptıkları her güzellik için ödül beklediler. Öyle her hediyeyi de beğenmediler. Parayı tanıdılar, parayı sevdiler. Velhasıl bozuldular.
Hayır, abartmadım. “Siz ileride bileceksiniz.”
Fatma Nur Yılmaz
Geyve Haber