Geri

Son Misafirime

Nice yaşadımsa, seninle baş başa, diş dişe dövüştüm. Pek çok kez yendiğimde yenildiğimde oldu.

Son Misafirime…



Uykumdayken, kancıkçasına baskın verme! Gelince de saygısız konuklar gibi oturup, siftinip çöreklenme! Seni bir müzmin tedirginlik olarak derime yapışmış, canıma sıvışmış olarak kendimde duymayayım.

Düşün ki ben seni, varlığımın bilincine vardığımdan beri beklemekteyim. Bunca zamandır beklenen bir konuğa yaraşır bir saygınlıkla gel. Sana olan saygımı yitirtme bana.

Gürültülü patırtılı gelme! Kimseler duymasın geldiğini. Bir sen bil, bir de ben bileyim yeter. Gelişin, herkesleri ayağa kaldırmasın. Tam bana göre, bana uygun bir davranışla gel. Sessiz sessiz, bunca yıllık yaşamıma yaraşacağı üzere suskun, susuk gel! Çünkü benim için geleceksin, beni almaya geleceksin, başkalarını tedirgin etmeye değil.

Uykumda birden bastırma ki, bunca yıldan beri gelişini gözlediğim en gerçek ve en son konuğuma göstermem gereken saygıda bir eksikliğim olmasın. Saygıyla ayağa kalkıp seni buyur edeyim. Almak istediğini sana onurla kendim vereyim.

Bir yaşam boyu çektiklerimi az bulup, bir de sen çektirmeye kalkma! Her ne çektimse hepsine güler yüzle katlandım, onları salt kendim bildim. Üzünçlerimi kendime sakladım, sevinçlerimi el’le bölüştüm. Sonumda böyle olsun isterim. Bilirim, güçlüsün. Kimselere eğilmemiş başım, senin önünde eğilebilir; ama bunu bana yaptırtma! Senin amansızlığından böyle bir yiğitlik bekliyorum, bana önünde baş eğdirtme. Güler yüzle gel, gülümseyerek karşılayayım seni...

Dimdik yaşadım, sen de beni dimdik kucakla, al götür. Pusu kurma, arkadan vurma. Ayakta karşılaşalım soylucasına... Öyle çelebicesine gel ki, seninle gitmek için istekleneyim. Senin gelişinle ikimizin birden gidişi bir olsun. Şimdi var, şimdi yok olalım. Bekletme beni. Elini çabuk tut. Her şey birdenbire olsun.

Sen öyle bir kesin gerçeksin ki, sana yalanda söylenmez. Bütün yaşamımda çağdaşlarımdan hiçbirini kıskanmadığımı bilirsin, iyi yürekliliğimden değil, hiçbirini kendimde büyük görmediğimden... Yine bilirsin, yaptıklarımla, yapmayı tasarlayıp daha yapamadıklarımla da böbürlenirim. Bana verdiğin süre içinde, tasarladıklarımı yapamadımsa, evet, suç kimsenin değil, benim. Bu ceza yeter bana; çünkü acısını duyanlar için cezaların en ağırıdır...

Herkes gibi bende seninle ilk ve son kez olarak yalnız bir kez karşılaşacağım. Bu karşılaşmamız nerede, ne zaman, nasıl olsun diye, zaman zaman çok değişik istekler geçirdim içimden. Kahraman olmak istediğim dönemlerim oldu. Kahramanlar ilk savaşlarında ölmeyen, son savaşlarında da sağ çıkmayanlardır. Seninle son savaşımda karşılaşmayı istedim bir zamanlar. Savaşın, yaşam boyu sürdüğünü, yaşadıkça sonu olmadığını bilmiyordum. Sonuçta süren bu savaşımın öyle bir yerinde gel, öyle bir güzel gel ki, sana gülümseyerek elimi uzatıp ’Merhaba! ’ diyebileyim.

Bir zamanlar da, uzun uzun yaşayıp, bitkiselliğe dönüşmeyi, bitkisel yaşamımda gelişinde bile bilmeyi istedim. Şimdiyse, ne kahramanlık gösterisinde, ne bitkisel bitikliğinde gelmeni istiyorum. Dilersen, en beklemediğimi sandığın zaman gel. Beni hiç şaşırtmayacaksın, çünkü hep aklımdasın, beynimde bir kıymık gibi... Korkmadan bekliyorum, gel! ...

Nice yaşadımsa, seninle baş başa, diş dişe dövüştüm. Pek çok kez yendiğimde yenildiğimde oldu. Canım ki, en kutsal olan her şeyim benim, onu elbet bana yakıştığı gibi, ayakta, saygıyla, yiğitçe vermek isterim; teslim olmadan... Bir armağan gibi vermek canımı! Sen de,yeniğin kalemini -ki o kalem hep kılıçtı- teslim alırken,iki elinle başının üstüne saygıyla kaldırarak al beni! Lekesiz, arı-duru, yaşamı süresince hep kendi kendini arıtan bir cana saygılı ol, benim sana saygılı olduğum gibi. Kimseler duymadı of dediğimi,sen de kendine of dedirtme bana.

Ne kahramanlıkta, ne bitkisellikte, işte şimdi olduğum gibi, elimde kalem önümde kâğıtla yazımakinam, böyle bir zamanda gel! İstersen gece,istersen gündüz,istersen yazın,istersen,kışın gel; kapım da,yüreğimde her zaman açık sana! Yeter ki,kendi gözümde,kendimi küçültme bana,kimseden su istetme,yardım diletme bana...Seninle yiğitçesine dövüşmedim mi! Bunları istemeyi hakketmedim mi? Bana ille de of dedirteceksen,hiç olmazsa bunu ikimizden başkası duymasın.

Bunca yıl durmaksızın karşı karşıya savaşmış iki savaşçıyız. Üstelik benim savaşım, seninkinden çok daha yüceydi. Çünkü sen, sonunda nasıl olsa utkunun senin yanında olduğunu biliyordun. Oysa ben, sonunda nasıl olsa yenik düşeceğimi biliyordum. Yenileceğimi bile bile, ama hiç yenilmeyecekmişim gibi, beni yenecek olanın üstüne üstüne varmadım mı? Bir an olsun korktum mu, ya da kaçmayı düşündüm mü? Biraz daha yaşayabilmek için, bunca güzel bu yeryüzü uğruna bile, sana bir kırpı ödün verdim mi?

Yaşamayı hak etmeye çalıştığım gibi, ölümü de hak etmek istiyorum. Bu hakkı bana tanı! Çünkü bu sonsuz güzellikler açan güzelim dünyaya, ben de gücümce güzellikler katmaya çalıştım. Bir güzel ada, atlasta görünmeyecek denli küçük diye, yok sayılabilir mi? Benim katkımda atlasta görünmeyecek denli küçücük olsa da var. Ne mi yaptım? Ortaçağ simyacıları, taşı altına çeviremedi. Ama ben bir simyacıyım, gözyaşlarımı gülmeceye çevirerek dünyaya sundum.

Saygıyla gel ölüm bekliyorum.... Hakkıyla değer görmemiş olan ben.

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs