Suçum olsa idi tereddüt etmeden istifa ederdim!
Vatan Gazetesinden Aydın Ayadın sordu, Dişli cepladı:
Arsa olayını bir de sizden dinleyebilir miyim?
Silivri’deki arsayı TESCO’ya satan Mehmet Karasu benim eski ortağım ve yakın arkadaşımdı. Karasu ile 2002 yılında ortaklığı bitirdim. Bu tarihten sonra da eski ortağım Karasu’ya ihtiyaç duyduğu zamanlarda imkânlarım çerçevesinde para verdim ve aldım. Silivri’de Mehmet Karasu’ya ait iki parsel arsa zaten vardı. Hemen bitişiğindeki bu arsayı da
Birikimleriniz ne kadardı, ve nerede idi?
Hollanda’da
Protokolde neden imzanız var?
Daha sonra Mehmet Karasu, emlakçı Aziz Sezgin ve arsa sahibi basına yansıyan o protokolü getirip, sözde paramın güvencesi diye bana da imzalattılar. Emin olun ki, arkadaşıma yaptığım bir iyilik olduğu için okumadan o imzayı attım. O protokol genel çerçevede hazırlanmış, emlakçı, arsa sahibinin de olayını kapsadığı gibi, benim paramın da geriye dönüşünü sağlayacak garantiyi aynı metinde yazmışlardı ve tamamen iyi niyetle ben de o protokolü imzaladım. Kesinlikle benim bu arsa ile ilgili belediyeyi de, başka herhangi bir kurumu kapsayan bir taahhüdüm yoktu.
Bunca yıllık yurtdışı tecrüben var. Okumadan protokol imzalanır mı?
Uzun yıllar yurtdışında kaldım. Yurtdışında herşey güvene dayalı olur. Türkiye’nin şartlarını çok iyi bilmiyordum. Güvendim imzaladım.
Arsanın durumu neydi, hangi gelişmeler oldu da TESCO’nun istediği imar durumu alındı?
Arsa alındığında 1.5 emsal imar durumu CHP’li belediye tarafından çıkmış ve Bayındırlık Bakanlığı’nca da onaylanmıştı. Ancak 2004 yılında mücavir alanları da büyükşehir belediye hudutlarına dahil eden 5216 sayılı kanun çıkınca, mevcut 25 binlik plana
Mehmet Karasu’nun diğer arsasının 2.5 trilyonluk istimlak alacağı vardı Büyükşehir Belediyesi’nden. Ayrıca arsanın 200 metrekarelik bölümünde Silivri Devlet Hastahanesi’nin işgali vardı. Bir de İGDAŞ’ın idari binası Karasu’nun arsalarının üzerinde idi. İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Özel İdaresi de Büyükşehir Belediyesi’ne o yerler için zaten baskı uyguluyordu. Bunlara ilaveten yeşil alan vardı. Büyükşehir Belediyesi İGDAŞ, Devlet Hastanesi’nin işgal alanı ve yeşil alanda kalan kısımlar ile 2.5 trilyonluk istimlak bedelinden bilabedel vazgeçilmesi koşulu ile mevcut 1.5 emsal imar durumunu da 1.25 emsale düşürerek onaylıyor.
Bu aşamada siz hiç Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yahut İmar Komisyonu Başkanı veya üyelerinden birini arayıp
Kesinlikle hayır. Bunlardan birisi veya bir başkasından bu konuda bir talebim olduğunu söyleyen çıksın, istedikleri her şeyi yapmaya hazırım. Asla hiç kimseye bu konuda aracı olmadım. Kaldı ki imar komisyonunda AKP, CHP ve ANAP üyelerinin oybirliği, Büyükşehir Meclisi’nde de sadece bir kişinin karşı oyu ile, ittifakla kabul edilmiş. CHP ve ANAP’lı üyelere de mi ben söyledim, Bunun mantığı nerede?
Olay basına yansıyınca neler hissettiniz?
Olayın boyutunun böyle olacağını tahmin bile etmedim. O protokolü okumadan imzaladığım için ne yazıldığını da bilmiyordum. Ancak kendimden emindim.
Başbakan size bu olayı sordu mu?
Basın toplantısından önce hem parti yönetimine hem de Başbakan Erdoğan’a gidip konu ile ilgili bilgi sundum. Başbakan Erdoğan’a aynen “Sayın Başbakanım devlet sizin elinizde, belediye sizde. Tüm kaynaklarınıza sorun, benim bu konuda bir dahlim varsa istediğiniz her şeyi yapmaya hazırım” dedim.
Başbakan Erdoğan ne dedi?
Sayın Başbakan bana “Madem kendine güveniyorsun, söyleyeceğim hiçbir şey yok” dedi.
Basın toplantısında kamuoyunu rahatlatan bir açıklama yapmadınız. Belgeleri neden dağıtmadınız?
Parti yönetimindeki arkadaşlara bu belgeleri dağıtalım dedim. Parti yönetimi karşı çıktı. Ancak şimdi dağıtmamakla yanlış yaptığımı anlıyorum.
Siz gazeteci olsaydınız, yaptığınız o açıklama ile tatmin olur muydunuz?
Ben olayın bu boyutta olduğunu bilmiyordum. Daha sonra gördüm ki, olaylar başka yerlere taşınıyor. Keşke o toplantıda elimdeki tüm bilgi ve belgeleri basınla paylaşmış olsaydım.
Yaşadığınız bu üç haftalık süreçte partiniz size yeterince sahip çıktı mı?
Partim ilk günden bu yana bana inandığı için sahip çıktı. Partim bana inanmamış olsaydı ilk günde ipimi çekerdi. Hiç gözyaşıma bakmazdı.
Peki bu olay partinizi yıprattı mı?
Yıpratmadı desem yalan söylerim. Ancak, haksız bir yıpratma politikası güdüldü. Günah keçisi oldum. CHP’li belediyelerde neler oluyor neler, onlar hiç gündeme gelmiyor. Sanki belediyelerde bundan başka bir olay yok. Resmen basın beni günah keçisi ilan etti.
Bu üç haftalık süreçte Başbakan Erdoğan hiç mi size bir tavır koymadı?
Sayın Başbakan Erdoğan ile bu üç hafta içinde her hafta en az iki kez görüştüm. Her görüşmemde, “Arzu ediyorsanız istifa edeyim” dedim. Başbakan ise ‘kendine madem güveniyorsun neden istifa edeceksin’ dedi.
MYK toplantısında arkadaşlarınızın tavrı ne oldu?
Önce konuyu tüm detayları ile açıkladım. Arkadaşlarımı toplantı öncesi de ayrı ayrı bilgilendirmiştim, ve kendilerine belge de sunmuştum. Dolayısıyla çok fazla soruya muhatap olmadım.
Arkadaşlarınız açıklamalarınızdan tatmin oldular mı?
Sanırım oldular. Çünkü toplantıda aleyhime bir karar çıkmadı.
Bülent Arınç tatmin oldu mu?
Bu soruyu kendisine sormanız lazım
Başbakan suçsuz olduğunuza inandı mı?
Sayın Başbakan suçlu olduğuma inanmış olsaydı ilk gün biletimi keserdi.
Peki neden istifa ettiniz?
MYK toplantısından sonra Sayın Başbakan’a gittim. Partimin ve Sayın Başbakanım’ın daha fazla yıpratılmasını istemiyorum ve istifa etmek istiyorum dedim ve istifa ettim.
Kamuoyu partideki görevlerinizden ayrılmanızı yeterli görmüyor. Milletvekilliğinden istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Suçum olsaydı, tereddüt etmeden istifa ederdim. Suçum olmadığı halde birileri istiyor diye neden istifa edeyim.
TBMM’ye bu konuda yargılanmanız konusunda bir fezleke gelirse, dokunulmazlık için tavrınız ne olur?
Derhal dokunulmazlığımın kaldırılması için gereğini yaparım
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Beni haksız yere kamuoyu önünde küçük düşürenler için her türlü yasal hakkımı da kullanacağım. Avukatlarımla görüşüyorum. Hem ceza, hem de hukuk davaları açacağım.
VATAN