BİR & İKİ
BİR geceye uyanmak
Sabah nasıl kalkmışsanız tüm gününüz de öyle gider sözü, koca bir yalandır aslında.Asıl olan bu değil.Sabahın, onun içinden doğduğu gece var bir de.Bu hiçbir zaman gözardı edilmemelidir.
Başını her yastığa koyduğunda, gecenin sessizliğine yüreğin de sessiz kalıyorsa, yanan sokak lambaları kamaştırmıyorsa yüreğinin gözlerini, gece 2 treni durabileceği istasyon aramıyorsa ve her zaman tam vaktinde geliyorsa istasyona, hiç rötar yapmamışsa mesela, sabaha nasıl uyanacağın orada kendini belli etmiştir zaten.
İşte o yüzden gece, bir başlangıçtır aslında.Sessiz, ama yavrusu elinden alınan annenin, çığlıkvari bağırışlarını bağrında barındıran bir yürüyüştür.Bu yürüyüşü yapabilenler de, ancak başlayabilenlerdir.
Çoğu kimse başlamayı istemez mesela.Hemen sonunu bitmiş olarak görmek ister, o başlamak istemediği şeyin.Başlamak bitirmenin yarısıdır dersiniz o kişiye, şaşırmış olarak bakar yüzünüze.İçinde bir umut belirir, titrer, bitirebilecek olmanın taze bir sevinci kaplar içini.
Uyku için de yarı ölü halidir denir ya hani.Uyku da gecenin içinden çıkıverir her daim.Ve çoğu kimse uyuduğunda, aslında güne başlamış olduğunun farkında bile değildir.Tabii ki böyle başlanmış bir gecenin de kış güneşiyle uyanan bir günü olacaktır.
Ömür dediğimiz şey ise istemsiz bir başlangıçtır.Başlamak da bitirmek de elimiz de değildir.Ömre başlamak irade dışında geliştiğinden midir bilinmez, hiç kimse Dante gibi ortasına geldiği ömrünü nihayete erdirmek istemez.Matematiksel yaş değil, ruh yaşı önemlidir onlara göre.Doğrudur belki de bu kimbilir fakat en önemlisi şudur ki;
Başlangıcı yapılan herşey, orada ait olduğu yerde bitirilmelidir.
Bir zamanlar iki kuş avcısı varmış. Dağa çıkıp ağlarını yaymışlar.Ertesi gün geldiklerinde ne görmüşler dersiniz?Ağları güvercinlerle doluymuş.Zavallı hayvanlar kaçıp kurtulmak için umutsuzca çırpınıyorlarmış, ama ağın delikleri çok küçükmüş.Nasıl geçsinler?”Kahrolası kuşlar bir deri bir kemik” demiş avcılardan biri:”Bunları pazarda nasıl satarız?..””Birkaç gün bekleyelim de biraz şişmanlasınlar” demiş öteki.
Böylece onlara, yem vermişler su içirmişler.Güvercinler de olanca güçleriyle yiyip içmeye başlamışlar.İçlerinden yalnızca biri hiçbirşey yememiş.Güvercinler her geçen gün biraz daha şişmanlıyorlarmış.Yalnızca biri giderek zayıflıyor ve inatla ağdan çıkmak için uğraşıyormuş.
Bu durum avcıların onları pazara götürdükleri güne kadar sürmüş.Hiçbirşey yememiş olan güvercin, o denli zayıflamış ki son bir çabayla ağın aralıklarından geçmeyi başarmış ve uçup gitmiş; artık özgürmüş.
#