Taş Taşımak
1982 yılının kiraz zamanı… Geyve İmam-Hatip Lisesinde çalışıyoruz. Menekşeoruç Köyü muhtarı İsmail Yalçın ağabey bizleri Kırca Yaylasına davet etti.
Tahsin Konar, Rahim Özbek, Kenan Sağıroğlu, Ahmet Yıldırım, Ata Okumuş’un babası Süleyman ağabey, ben ve birkaç kişi daha vardık.Bir minibüs tutup Kırca Yaylasına gittik.
Şoför:- Ben akşama kadar bekleyemem. Sizi yaylaya bırakıp dönmem gerekiyor, dedi.
Arkadaşlarla, olsun, hava güzel. Dönüşte bayır aşağıya yürür geliriz diye kararlaştırdık.
Muhtar İsmail ağabey, doğal alabalık yakalamış, nefis bir sofra hazırlamış. Yedik, içtik güzel bir gün geçirdik. İkindi namazını da çimenlerin üzerinde cemaatle kıldıktan sonra tahminen 15 kilometrelik yolu yürüyüp Geyve’ye gelmeye karar verdik.
İsmail ağabey: -Yolda acıkırsınız. Ben size nevale hazırlayayım dedi. Gazeteye üç tane somun ekmek, peynir, zeytin sardı.Kesekağıdına 2-3 kilo kiraz… Hepsini bir fileye doldurdu. Fileyi Ahmet Yıldırım aldı. Sırayla taşıyıp acıkınca yiyeceğiz.
Arkadaşlarla yola revan olduk.. Süleyman Ağabey, ben ve Mahmut Coşar geride kaldık. Diğer gurup ilerledi. Bir ara Mahmut Coşar, olta sopası keseceğim dedi. Mahmut Bey, fındık ağacından olta sopasını kesti, güzelce ayarladı.
Epey yürüdükten sonra önde yürüyen gurubun arasında olan Ahmet Yıldırım, muhtar İsmail Ağabeyin verdiği paketi yere bırakarak:
-Biz, bağı taşıdık. Şimdi paketi taşıma sırası sizde. Biraz da siz taşıyın dedi. Bırakıp gözden kayboldular. Önce ben aldım. 1-2 kilometre kadar taşıdım.
Süleyman Ağabey:- Sen yoruldun. Ver biraz da ben taşıyayım, dedi.
Mahmut Coşar, Süleyman Ağabeyin yaşına hürmeten ona vermeyip kendisi aldı. Olta sopasının ucuna takıp, çoban azığı gibi taşımaya başladı.
Ben:-Sen yoruldun, ben taşıyayım, dediysem de Mahmut Coşar:
-Sopaya taktığım için böyle çok rahat. Yorulmadım, deyip taşımaya devam etti. 7-8 kilometre kadar yürüdük.
Ben:-Mahmut Hoca, hem acıktık hem de susadık. Şu paketi açıp peynir, ekmek, kiraz yiyelim, dedim. Ağacın gölgesine oturduk. Fileden gazeteye sarılı paketi çıkarıp açtık. Bir de ne görelim; içerisinde ne kiraz ne de ekmek var. Kirazı da ekmeği de yemişler. 2-3 kilo taşı gazeteye sarıp nevale diye bize taşıtıyorlar.
Mahmut Bey çok sinirlenip:- Bu, Ahmet’in işidir, dedi.
Bu arada diğer gurup da arkadan göründü.
Ahmet Yıldırım:- Kirazları yemeyin, bizi bekleyin diye seslendi.
Mahmut Bey, önce taşları Ahmet’e attı, fakat vuramadı.Sonra olta sopasını kaptığı gibi Ahmet’in üstüne koştu. Yakalasa dövecek. Ama Ahmet’i yakalamak ne mümkün…
Mehmet AYDOĞAN
Geyve Haber