Cuma Hutbesi-Veren El Olabilmek
‘Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz, her ne harcarsanız Allah onu bilir.’
Muhterem Kardeşlerim!
Bir gün Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu: “Allah’a kulluk etmek ve O’ndan başkasına ibadet etmemek, beş vakit namazı kılmak, Allah’a itaat etmek ve hiç kimseden hiçbir şey istememek üzere bana biat ediniz.”
Allah Resûlünün yukarıda sınırlarını çizdiği şekilde biat eden ashab, biat sonrası davranışlarını şöyle açıklıyordu: “Bir kimseden bir şey isteyeceğimiz zaman Allah Resulüne verdiğimiz söz aklımıza gelirdi ve onu istemekten vazgeçerdik.”
İnandığı dava uğrunda malını mülkünü ailesini vatanını kısaca her şeyini terk ederek hicret eden o fedakâr insanlar, yaptıkları biatın tabiî sonucu olarak, Medine’ye bir şeyler vermek için gelmişlerdi.
Çünkü onları yetiştiren Hz. Peygamber (sav), bir cömertlik ve kerem âbidesiydi. Devamlı vermeyi tavsiye ediyor, veren elin alan elden üstün olduğunu bildiriyor, kendi hayatında da bunu tatbik ediyordu. Onu örnek alan Ashab-ı Kiram da veren el olabilmek için birbirleriyle adeta yarışıyorlardı.
Bu çerçevede Peygamber Efendimiz, Medine’de yedi parça arazisini vakfetmek sûretiyle vakıf kültürünün temellerini atmıştır.
Bu davranış İslam toplumlarında yerleşip kökleşerek bir vakıf medeniyeti halini almıştır.
Bu medeniyet, Müslümanların infak, karz-ı hasen(karşılık beklemeden-faizsiz-borç vermek) ve tasadduk şeklindeki malî yükümlülüklerini yerine getirirken başta eğitim kurumları olmak üzere yol, köprü, çeşme, mescit, hastane, aşevi, yetimhane vb. mekânlar şeklinde kendisini göstermiştir.
Oluşturulan bu medeniyet sadece insan merkezli değil, tüm mahlûkata hizmeti ilke edinmiştir.
Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği sadaka anlayışıyla memleketleri imar etmişler, faydalı ilim, bilgi ve hikmet ile hayırlı evlatlar yetiştirmişlerdir.
Aziz Mü’minler!
Veren el olmak insanı maddenin esaretinden kurtarır, merhamet duygularını artırır, gönüller arasında köprü kurar. Fakir fukaranın gözetilmesine, hayır duygusunun geniş kitlelere yayılmasına vesile olur.
Bu sebeple karşılık beklemeden, bir teşekkür bile beklemeden verelim. Verirken güler yüzümüzü, tatlı dilimizi, gönülden sevgimizi esirgemeyelim. Birlik için, beraberlik için, huzur için, kardeşlik için iyilik cinsinden verebileceğimiz neyimiz varsa onu verelim
Verelim, vererek gerçek iyiliğe erelim. Verelim, gönüllerde taht kurmak için, manevi yükselişi yakalamak için verelim. Kutlu Nebi’nin: “Veren eli alan elden üstün ” tuttuğunu hiç unutmayalım.
Mustafa Hamdullah ERGİN
GEYVE HABER
Kaynakça:
1-Al-i İmrân, 3/92
2-Buhâri, Zekât, 18;Müslim, Zekât,94;Tirmizî, Zekât, 38
3-Sahih-i Buhâri, No:2960