Cuma Hutbesi-Sabır

Editör

Sabır kelimesi, sözlükte; “tutmak, tahammül etmek, zorluklara ve sıkıntılara katlanmak” gibi anlamları ifade eder.

Dini bir terim olarak ise sabır, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve âhiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan dayanma gücü demektir. 

Sabır; insanın öfke anında öfkesini yenebilmesi; kendisine yapılan kötülüklere karşı iyilikle mukabelede bulunması; şeytanın ve nefsinin kışkırtmaları karşısında günah işlemekten kaçınması; musibet ve sıkıntılar karşısında metanetli olması ve son nefesine kadar Allah’a ibadette daim olması demektir. Sabır; müminin, güçlükler karşısında, Allah'tan korktuğu ve rızasını ümid ettiği için, nefsini fenalığa bırakmayıp tutmasıdır.

Değerli Müslümanlar!

Mü’min, daima bir sabır insanı olmak zorundadır. Çünkü sabırsızlık insanı isyana ve haddi aşmaya sürükler. Yüce Allah: “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir’’. Buyurmakta, Hz. Peygamber (s.a.v.) de ayağımıza batan dikene varıncaya kadar başımıza gelen tüm sıkıntı, hastalık, keder ve yorgunlukların, günahlarımızın bağışlanmasına vesile olacağını bizlere müjdelemektedir.

Kıymetli Cemaat!

İnsanoğlu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmiştir. İmtihanın bir gereği olarak, dünya hayatında çeşitli sıkıntı ve zorluklarla karşılaşmamız da tabii bir durumdur. Yüce Rabbimiz bu gerçeği bize: “Muhakkak biz insanı, meşakkat, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik.” buyurmak suretiyle ifade etmiştir. Konu ile ilgili diğer bir ayet-i kerime de: “And olsun, sizi biraz korku (biraz) açlık, (biraz da) mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz Sabredenleri müjdele’’. Buyurarak imtihanın ve dolayısıyla sabrın zorluğuna işaret edilmiştir.

Aziz Mü'minler!

Sabır, başlıca üç kısma ayrılır: Belâlarda sabır, farzları yerine getirmekte karşılaştığımız güçlüklerde sabır ve nefse uymama hususunda sabır.

Mü’min sabrederek Allah’a yönelir ve başına gelen derin acıları, gönlünü daraltan sıkıntı ve meşakkatleri, ölümle gelen ayrılıkları, Allah’a teslimiyet ve tevekkül inancıyla uhrevî bir mükâfata dönüştürür. Bir takım insanlar, ölüm ve musibet anlarında isyan çığlıklarıyla ahiretini tehlikeye atarken; hakikî mü’min karşılaştığı bütün hadiselerin Allah’tan geldiğinin bilincinde olarak “Biz Allah’a âidiz ve elbette ona döneceğiz” diyerek yaşadığı acı ve sıkıntıların üzerine sabır örtüsünü çeker ve huzura erer.

Değerli Mü’minler!

Allahü Teâlâ, kulunu günahlardan temizlemek için iki yol göstermiştir. Biri tevbe, diğeri sabırdır. Tevbe eden günahlarından arınır. Sabreden kimse günaha bulaşmaz. 

Peygamberimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar: “Mü’minin durumu ne kadar da hoştur. Onun her hali hayırdır ve bu durum sadece mümin olan kimseye hastır. Eğer sevinecek bir durumla karşılaşırsa şükreder ve bu kendisi için hayır olur, şayet bir sıkıntıya düçâr olursa sabreder ve bu da onun için hayır olur.”

Aziz Cemaatı Müslimin!

İnsanoğlunun her sahadaki başarısı, sabra bağlıdır. Sabır, dertli gönüllerin tesellisine ve ilâhî rahmetin tecellisine vesiledir. Sabır, dünya ve âhiret nimetlerini elde etmenin en önemli şartıdır. Gerçek sabır ise, bela ve musibetin insanın başına geldiği ilk anda gösterdiği sabırdır.

Mustafa Hamdullah ERGİN

GEYVE HABER